Gıda fiyatları artışlarının kaynağı çiftçiler değil, aracılardır. Tarım ürünlerinden çiftçiler değil, aracılar kazanıyor.

Çiftçi-Sen Genel Başkanı Ali Bülent Erdem’in basın açıklamalarını çok sık takip ediyorum. O kadar yerli yerinde açıklamalarda buluyor ki takdir etmemek elde değil.

Ekonomik kriz, gıda krizi tehdidi, gıda enflasyonu, küresel iklim değişikliğinden kaynaklanan kuraklıklar, su baskınları, hayvan ve bitki hastalıklarının yanı sıra Covid-19 pandemisi gıdanın önemini daha da artırdı.

TÜİK tarafından 5 Mart 2021’de çiftçinin eline geçen fiyatları yayınlandı ve bu fiyatlar “çiftçinin ürettiği veya yetiştirdiği ürünleri aracı kullanmadan toptan veya perakende satması ile oluşan birim fiyat” olarak tanımlandı. Yayımlanmış olan verilerden çiftçinin üretmiş olduğu bitkisel ve hayvansal ürünlerin çoğunda fiyatların farklı oranlarda da olsa artmış olduğu görülmektedir. Gıdada fiyat artışlarının sorumlusu çiftçiler değil; girdi (gübre, tarım ilacı, hayvan yemi) fiyatlarındaki fahiş artışların ürün maliyetlerini yükseltmesidir. Nitekim 2020 yılında kimyasal gübrelerden ÜRE yüzde 60, diamonyumfosfat (DAP) yüzde 44, tarım ilaçları yüzde 25 – 86, besi yemi yüzde 39, süt yemi ise yüzde 42 oranında artış göstermiştir.

Gıda ürünlerine “tüketici ne kadar ödüyor” diye bakıldığında, Aralık 2020 ayı itibariyle tüketicilerin tarım ürünlerine üreticinin eline geçen fiyattan yüzde 69-230 oranında daha yüksek fiyat ödedikleri görülmektedir. Nedeni ise, tarım ürünlerinin pazarlama zincirinde birçok aracının yer alması, üreticiler kazanamaz ve hatta zarar ederken tüketicilerin fahiş fiyatlar ödemek zorunda kalmasıdır. Daha da önemlisi üreticilerin pazara erişimlerinin zorlaştırılması ve engellenmesidir. Bütün dünyada olduğu gibi gıda enflasyonunun sorumlusu çokuluslu gıda- tarım şirketleri ve onlarla ilişkili market zincirleri olmak üzere aracılardır. Tarım üreticisi üretim için kullandığı tohum, gübre, ilaç gibi girdileri tekelci şirketler ve onların taşeronlarından fahiş fiyatla satın almaları nedeniyle ürünlerini maliyetin altında veya maliyet fiyatıyla satabilmekte ve ürettiğinden kazanamamaktadır. Bu nedenle 2002 yılından bu yana 500’i aşkın çiftçi tarım yapmaktan vazgeçmiştir.

Öte yandan TÜİK’in aynı açıklamasında 2020 yılında bir önceki yıla göre tahıllar üretim değerinin yüzde 22,99, sebzeler üretim değerinin yüzde 9,59, meyveler üretim değerinin ise yüzde 36,46 oranında arttığı tahmin edilmiştir. Ancak verileri cari fiyatlarla karşılaştırmak doğru bir yöntem değildir. Bu verilere dolar bazında bakıldığında TL bazında olduğu gibi bir artış söz konusu değildir. 2019’da 34.8 milyar dolar olan bitkisel üretim değeri hemen hemen aynı kalmış, 2020 yılında 34.9 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

Sonuç olarak tarım ve gıdanın üretimden başlayarak, girdilerinin sağlanmasına ve pazarlanmasına kadar kontrolü küresel şirketlerin eline geçtikçe, daha farklı ifadeyle şirketlerin gıda sistemi kuruldukça, tüketiciler nasıl üretildiklerini bilmedikleri ürünleri, onların belirledikleri fiyatlarla tüketmek zorunda kalacaklardır. Çözümü ise küçük çiftçilerin ve gıdaya ihtiyaç duyanların kendi gıda sistemlerini kurmasında, yani gıda egemenliğindedir.