Geçtiğimiz hafta başı sosyal medyada dolanırken enteresan bir habere denk geldim. Başlık “bu levhayı görürseniz şaşırmayın”. İçeriği Büyükşehir Belediyesi’nin İhsaniye Mahallesine denize girmek tehlikeli ve yasaktır tabelası koyması. Yani şöyle diyor Büyükşehir, “bu bölgede cankurtaran yoktur. Denize girmek tehlikeli ve yasaktır. Uymayanlar hakkında cezai işlem yapılacaktır”.

Yani işin kolayına kaçmışlar. Bir metal. Yapışkanlı baskı. Tahta bir kazık. Tamam biz görevimizi yaptık. Yani biz üzerimizden sorumluluğu attık. Zaten ülkemizde yönetmek teriminin karşılığı da hep bu nedense. Sorumluluğu üzerinden at, bir şey olursa sana bulaşmasın, mutlu mesut işine devam et. Ülkemizde yöneticilik bu ne yazık ki. Yoksa bölgeyi değerlendir, fizibilite yap, alan belirle, 3 kule fazladan koy, 3 cankurtaran ata bunlar çok zor işler. Bir tabela çakmaktan daha zor işler. Bir araştırma yap desek o daha da zorlarına gider. Şimdi kim yoracak kendini. Halbuki araştırsalar, o bölgelerin mutaassıp ailelerin rahatlıkla gidebildikleri, çevredeki köylülerin rahatlıkla ilk tercih ettikleri ve sessiz, sakin zaman geçirebildikleri bir yer hatta tek yerler olduğunu görecekler. Ama araştırmaya kalksalar zaman kaybı, haydi araştırsalar görecekleri sonuç sonrası yapmaları gerekenler daha fazla zaman kaybı. Bu sebeple en kolayını yapalım. Bir metal. Yapışkanlı baskı. Tahta bir kazık.

Tabi şeytanın avukatlığını yapanlarda var. Acaba bölgenin tamamı mı yasaklanacak. Sonuç olarak cankurtaran meselesiyse konu, limandan belki de Kaynarca sahiline kadar cankurtaran yoktur. Yani bilmiyorum ama tahmin ediyorum. Ya da Küçük Boğaz’dan Kocaali sahile kadar cankurtaran yoktur herhalde. Mesele sadece cankurtaransa diğer bölgeler de cezai işlem bölgesi mi? Ben uzun zamandır oralara gitmiyorum, denize dahi girmiyorum ama oralarda da aynı tabeladan var mı? Varsa bahsettiğim bu sahil şeritleri öyle bomboş izlemek için “aaa ama bizim çok güzel kumumuz var” diyebilmek için mi var?

İşte size dışarda bu konuyla ilgili bahsettiğim insanların yaptığı şeytanın avukatlığı da burada başlıyor. Bir tek İhsaniye’nin gündeme gelmesi ya da bu uygulamam tek İhsaniye’de yapılması bölgedeki belli başlı fabrikalarla ya da bölgede ilçemiz dışında yaşayanların yerlerinin bulunmasıyla alakalı bir uygulama mı acaba? Çok zorlama ve inandırıcı olmayan bir isnat değil mi? Çok zorlama bir şeytanın avukatlığı değil mi, ne alaka yani denecek kadar. Bence de öyle. Ama bu ülke de öyle şeyler gördük ki bu dediklerim, bir gün gerçek sebepler olarak ortaya çıksa kimse şaşırmaz.

Sonuç olarak bu şekilde insanların teori üretmelerine sebep olacak karar verenlerin, keşke basit ve kolay olan yollara değil de insan için, insanların hayatlarını kolaylaştırmak için gerekirse zor olan yolları kolaylaştırmaları gerekir. İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın meselesi gibi. Hee şunu da diyebilirsiniz. “Kardeşim sessiz, sakin yer arayan mutaassıp aileler veya çevrede ki köylülerde denize girmeyiversinler”. Bu da kolay yoldur. Tıpkı bir metal, yapışkanlı baskı ve tahta bir kazık gibi.