Toplumsal sorunlarımızdan biri de ne biliyor musunuz? Her cenahtan karşı cenaha laf edeyim de içi dolu olsun, boş olsun önemli değil. Çünkü ben bucuyum, sen şucusun ya… Karşı taraf her türlü lafı hak ediyor. Sizinkiler ne yaptı, bizimkiler ne yaptı? Dipsiz kuyu, boş kahvehane muhabbeti.

Hiç kimse kalkıp demiyor ki: “Sizinkiler neden geldi de bizimkiler gelmedi. Sizinkiler neden böyle dedi de bizimkiler demedi bir şey?” Konumuz şu: Malumunuz kıyı erozyonumuz var. Allah, düşmanımızın başına vermesin. Kıyı erozyonumuz da ilçemize gelen sayılı siyasilerce ele alındı, konuşuldu.

Haberlerini yaptık, kamuoyuna duyurduk, size ulaştırdık. Ama siyasi fanatiklik hastalığımız var ya. Olayı bırak, gelene bak düsturundan ödün vermeksizin “Bu adamlar buraya niye geldi? Geldi de ne oldu? Ne yapabilirler? İşleri güçleri siyaset yapmak…”

Evet adamlar siyaset yapacak. Başka ne yapacak? Adam siyasetçi. Yemek mi yapsın? Siyaset nedir önce onu biliyor muyuz? Peki lise yıllarımıza dönelim. “Sanat, sanat için mi; Sanat, toplum için mi?” Hatırladınız mı? Peki şimdi sorayım: “Siyaset, siyaset için mi; Siyaset, toplum için mi?”

Siyasinin ve sonrasında basının görevi nedir? Bir de buna bakalım. Siyasi, toplumsal sorunlarda toplumun yanında olan kişidir. Toplumsal sorunu çözmek adına grubunu, partisini harekete geçirici ilk adımı atan kişidir. Devamında İlgili kurumlara ulaştıran ya da bürokratik işleyişi hızlandıran kişidir. Malum ülkemizde kamuoyu tepkisi ile çalışan bir bürokrasimiz var. Hukuk da böyle, yönetim kanadı da böyle…

Siyasi gelmezse, siyasi susarsa, siyasi ilgilenmezse sorunlar nasıl gün yüzüne çıkar veya nasıl çözüm süresi hızlanır? Bir de bardağın boş tarafından bakalım. Karasu’ya gelen siyasi temsilciler bardağın dolu tarafı. Ya boş tarafı? YANİ GELMEYENLER!

Gelenlerin niyetini, amelini sorgulayacağımıza, gelmeyenlerin niyetini veya amelini sorguladık mı? Hayır! “Bizimkiler neden gelmiyor? Benim acım var, yaram var neden yoklar” dedik mi? Hayır! O zaman lütfen susalım. Erozyonun dili, dini, ırkı, siyaseti, takımı yok arkadaşım. Fanatikliği ve ayrışmacılığı bırak Allah aşkına. Kendi siyasilerini dürt de sesini duyurttur ilçenin.

Gelenlerden Allah razı olsun. Hasta olduk, yoğun bakımdayız, kaza geçirdik, öldük… Duyan geliyor. Neden geliyor? Doktor musun beni iyi edeceksin? Hayır! Mezarcı mısın beni gömeceksin? Hayır! İlaç mı yazacaksın, kırıkçı mısın da beni düzelteceksin? Hayır! Gitmeyin kardeşim hasta ziyaretine, hastaneye, cenazeye. Ama toplumsal soruna ortak olup bir damla su katayım misali değil mi gitme sebebiniz.

İşte o siyasilerin gelme sebebi de bu. Hastayı ziyaret etmeyen, cenazeye gitmeyip bir Fatiha okumayan, bir baş sağlığı dilemeyen adam kadar değeri yok yani gelenin öyle mi? Böyle insanların Karasu’ya faydası yok kusura bakmayın. Karasu hasta şu an, Karasu sahili öldü. Gelenin dedikodusunu yapacağına, gelmeyeni dürt de uyandır Kafasını bu taraf çevirsin, sokağa çıksın da derdine gelsin.

“Gelip de ne yapacak öyle mi?” Kazma kürek alıp sahili düzeltecek güzel kardeşim. Yukarıda boşu boşuna yazdık değil mi? Hala ikna olmadın çünkü. Gerçi bu yazıyı sonuna kadar okumamışsındır ya. Ben yine açıklayayım, Okuyan olur da çevrenden sana açıklar güzel kardeşim. Fanatikliği bırakalım, toplumsal sorunlarda yanımızda olana eleştiri yapmayalım. Kalkıp da “Biz yaparız ancak” diyerek karşı tarafı eleştirenleri de piste alalım. Buyurun halledin! Biz de alkışlayalım. Lafı bırakın icraate bakın…