Ellerini gökyüzüne kaldırarak bir anda “Allah Allah” nidalarıyla devamlı ibadet ettiği mescidin oraya doğru koşmaya başladı.

İslam coğrafyasındaki tanınmış kişilerin mezar anıtları türbe ve kümbet şeklinde adlandırılır. Araplar, en çabuk kaybolan mezarı en makbul olan mezar olarak kabul ettikleri için İslamiyetin ilk dönemlerinde mezar anıtları pek gelişmemiştir. İslamiyet yayıldıkça farklı milletlerin kültürleriyle etkileşimler artmış, her alanda olduğu gibi mezar anıtlarında da gelişmeler yaşanmıştır. Abbasiler’den itibaren ortaya çıkan türbeler, Karahanlılar döneminde zengin bir süsleme sanatına kavuşmuş, Selçuklulardan itibaren Müslüman Türklerin kültürlerinin en önemli parçası haline gelmiştir.

Sakarya genelinde 50’den fazla türbe olmasına karşın Karasu’da sadece Darıçayırı’nda bir adet türbe bulunmaktadır. Osmanlı dönemine ait 220’den fazla mezar taşı bulunan Karasu’nun türbe bakımından bu kadar fakir olması düşündürücüdür. Darıçayırı’ndaki Hasan Dedeyeri Türbesi bundan birkaç sene önce tescillenerek restore edilmesine rağmen yeterince tanıtımı yapılmamış, ilgi gösterilmemiştir. Adını Hasan Dede adlı bir dervişten alan bu türbenin hikayesine bir göz atalım:

Eski zamanlarda diyar diyar gezen bir dervişin yolu Darıçayırı kasabasına düştü. Köylülerin gönlüne kısa sürede girmeyi başaran bu adam özellikle akşam saatlerinde Darıçayırı deresinde abdest aldıktan sonra geceleri sabahlara kadar ibadet etmesiyle ün kazanmıştı. İbadetini, genellikle kendi inşa ettiği mescitte eda ederdi. Gündüz vakitlerinde pek ortalarda gözükmeyen ancak ahalinin sevgisini kazanan bu gizemli adama köylüler Hasan Dede diye hitap etmişlerdi. Daima beyaz bir cübbe giyen Hasan Dede’yi başka bir kıyafetle gören kimse olmamıştı.

Hasan Dede, bir Kurban Bayramı arefesinin akşamında kefeni andıran bembeyaz cübbesiyle köy meydanına geldi. Gizemli görünümüyle bütün dikkatleri üzerine çekmişti. Darıçayırı deresinin kıyısına geldi. Her zamanki gibi ağır ağır abdestini aldı. Köy meydanında yatsı namazını kıldıktan sonra ellerini gökyüzüne kaldırarak bir anda “Allah Allah” nidalarıyla devamlı ibadet ettiği mescidin oraya doğru koşmaya başladı. Köy halkı ne olduğunu anlamaya çalıştığı sırada gök gürültüsünü andıran şiddetli bir sesle irkildi. O sırada göz kamaştırıcı bir ışık topuna dönüşen Hasan Dede bir anda gözlerden kayboldu.

Kaçırıldığı, intihar ettiği ve hatta silahla vurulduğu konuşulan Hasan Dede’den bir daha asla haber alınamadı. Ardından ağıtlar yakıldı, gözyaşı döküldü. Derviş Hasan Dede'nin ibadet ettiği mescit, köy halkı tarafından türbeye dönüştürüldü. Onu unutamayan Darıçayırı halkı akşam saatlerinde abdest alabilmesi için küplere dereden su doldurup mescidin kapısına koymuşlardı. Sabah saatlerinde türbeye giden köylüler her defasında küpleri boş buluyorlardı. Hasan Dede'nin bu hikayesi nesilden nesile aktarılmış, türbeye de köylüler tarafından sahip çıkılarak Hasan Dede Türbesi adı verilmiştir.

Anlatılarıyla araştırmamıza kaynak oluşturan Darıçayırı halkına müteşekkirim.