Deprem hayatımızın bir gerçeği haline gelmiş durumda ve ülkemizde ve dünyada sık sık depremler meydana geliyor. Depremle mücadelede kamu kurum ve kuruluşlarına büyük iş düşüyor.

Elazığ ve İzmir depreminden sonra afet ve acil toplanma alanlarının gündeme geldiğinin altını çizmek isteriz.

Kişi başına 2 metrekare planlandığını ancak yoğun nüfuslu ilçelerde bu alanın daha az rakama tekabül ettiği belirtildi.

Toplanma alanlarının barınma, yiyecek-içecek, konaklama, tuvalet gibi ihtiyaçları giderecek niteliklere sahip olması gerektiğinin, ayrıca halkın toplanma alanlarından bihaber yaşadığını da vurgulamadan geçmeyelim. Hangimiz bu alanlardan haberdarız? diye sorarak halkın bilgilendirme noksanlığına dikkat çekelim.

Afetler Allah'ın takdiridir. Bunların önüne geçmek mümkün değildir. Bilinçli Müslümanlar olarak afetlerin olacağını dikkate alarak maddi ve manevi tedbirlerin alınması gerekir.

Sorumluluklarımızın bilincinde olmamız gerekmektedir.

Onun için diyorum ya maddi ve manevi sorumluluklarımızın bilincinde olmak zorundayız. İşini sağlam yapmamak bir kötülüktür. Bu kötülüğe hepimiz engel olacağız. Olmalıyız.

Denetimlerin sıkılaştırılması risk taşıyan binaların tespitinin yapılması gerekmektedir. İş İşten geçmeden önce elimizi taşın altına koymamız gerekmektedir. Bina yığınlarının altında kalmadan önce tüm önlemlerimizi almamız şarttır.

VİCDAN

“Gâvur İzmir, alkol çok tüketiliyor diye depreme müstahak İzmir” Yorumu yapan şahsın vicdanını eleştirmeden geçmek istemiyorum.

Kaybettiklerimizin acısını yaşarken; beton yığınlarının arasında kurtarılmayı bekleyen kardeşlerimiz, onlar için mücadele edenler ve umutla bekleyen acılı ailelere bu deprem müstahak öyle mi?

Enkaz altından çıkartılan o minik bedenlere nasıl deprem müstahak diyebiliyorsunuz?

Alkol sadece İzmir’de mi çok tüketiliyor?

Bu acıyı müstahak diye nasıl o vicdanınıza yakıştırıyorsunuz.

Sizlerin bu yorumları ve düşünceleri yüzünden gelişemiyoruz. Bu gidişle de gelişemeyeceğiz.

Allah aslında sizleri ıslah etsin. O pis düşüncelerinizde boğulun.