Dönemin getirdiği zorlu süreci nasıl atlatırız? Nasıl ruh sağlığımızı koruruz? Nasıl panik olmadan sakince ve sağlığımıza dikkat ederek nefes almaya devam edebiliriz? Manevi kaygılar. Maddi kaygılar… Ve bu cümlelere benzer onlarca soru var aklımızda…

Yaşamımızı sürdürmek için günde 4 kez, iyileşmek için 8 kez, gelişmek için 12 kez sarılmamız gerektiğini sunan birçok araştırma sonucu mevcuttur. Araştırmalar sarılmanın faydalarından ilkini bağışıklık sistemi olarak belirtmiştir. Bunun nedeni ise sarılmayla birlikte insan vücudundaki tiroid bezinin altında, göğüs boşluğunda, soluk borusunun önünde yer alan timüs bezi, kucaklaşmayla harekete geçerek al yuvarların üretimi arttırarak vücudu daha sağlıklı hale getirmektedir.

Timüs bezi salgıladığı hormonlarla rahatlama ve mutluluk duygusunu oluşturur. Anadolu kadınlarının üzüntülerinde bağırlarına vurarak ağladıklarını fakat farkında olmadan timüs bezini harekete geçirerek rahatladıklarını da yine birçok araştırma sonucu aktarmıştır.

Toplumda evrensel şefkatin sembolü olan sarılma, 20 saniye içinde samimi olarak gerçekleşiyorsa insanı mutlu etmektedir. Neredeyse insanlığın başlangıcıyla aynı geçmişe sahip olan sarılma aktivite bilim insanları tarafından da araştırılmıştır. Özellikle psikoterapi yöntemlerinde sarılma kişiyi sakinleştirmek için uygulanır. Toplumsal kurallarda şefkati temsil eden sarılma, fiziksel olgu olarak başlar kimyasal tepkilere kadar ilerleyen etkili bir ilaca döner.

Sarılmak insanı güvende hissettirir ve pozitif etkileri vardır. Sarılma ile vücutta salgılanan oksitosin hormonu insana güzel duygular anımsatır ve bağışıklık sistemini de güçlendirmektedir. Güçlenen bağışıklık sistemi vücuttaki bakterilere karşı savaşmaya başlar.

Sarılma acıyı azaltırken güçlenen bağışıklık sisteminin acı eşiğini arttırmaktadır. Örneğin; yakınını kaybeden bir kişi hissettiği acı karşısında yakınlarına sarılmak ister ve böylece aldığı güçle acısına karşı ayakta durmaya gücü olur.

Çocuklar için sarılma konusu yetişkinlere göre daha hassas bir durumdur. Yetişkinlere nazaran çocukların sarılma duygusuna daha çok ihtiyacı vardır. Çünkü sarılmak çocuk ve ailesi arasında, sevdikleri arasında gerekli olan güven bağını da güçlendirmektedir. Çocuklara sarılmak onların korku ve kaygısını azaltmaktadır. Sarılmak çocuklarda güvenlik hissini yaratır böylece çocuk kendini daha iyi hisseder, kendini iyi hisseden çocuğun aile içi ilişkileri de güçlü olacaktır. Sarılmak çocuklarınızı daha mutlu bireyler yapar.

Bu zorlu günlerin çocukların bilinçaltına kötü uyaranlar göndermesini engellemek için kullanılabilecek ve bence çok etkili bir yöntem olan sarılma, her gün mutlaka en az 3 kere gerçekleştirilmelidir. Böylece hem sizi hem de çocuğu motive edecektir.

Boğucu kucaklaşma nedir? Genelde sevdiklerimiz zor bir gün geçirdiğinde ve sevgiye, ilgiye ihtiyaçları olduklarını düşündüğümüzde hiç tereddüt etmeden onlara sarılırız. Bu sarılma onlara güç vermek istediğimiz için biraz boğucu ve kuvvetli olabilir. İstisnasız bunu hep sevdiklerimize karşı gösteririz ve karşıdan geldiğinde de aramızdaki samimiyeti ve sevgiyi hissederiz.

Peki, Japonya’ da sarılmanın bir mesleğe dönüştüğünü biliyor muydunuz? Japonya’da insanlara belirli ücret karşılığı sarılma hizmeti veren merkezler mevcuttur.

Eğer ‘sarılmak’ bizlere bu kadar iyi geliyorsa tam da bu dönemde yanımızda olan sevdiklerimize sımsıkı sarılsak mı!...

Bu süreç bitiminde de uzak yakın fark etmeksizin tüm sevdiklerimize sarılabilmek umuduyla…