Haber kanallarını açmaya, sosyal medyaya bakmaya korkar hale geldik. Herkes birbirini yiyor. Üçüncü dünya savaşı çıkmış bihaberiz. Silahlar, mermilerle değil, hakaretle, sözlerle girmişiz birbirimize. Herkesi, her şeyi siyasi teraziyle ölçüp değerlendirir hale geldik. Ne hale geldiğimizin farkında mıyız? Ne yaptığınızın farkında mıyız? Yaşım yetmiyor, büyüklerime soruyorum: Bu ülke 80’lerde sağ-sol olaylarında bu kadar bölünmüş müydü?

O kadar seviyesiz, o kadar sığ, o kadar ahlak dışı siyasete sahne oluyor ki ülkemizde tepedekiler yumruklaşmaya kadar gidiyor büyük mecliste, vatandaş zaten sosyo-ekonomik ve sosyo-psikolojik çöküntüde, düşünün tabanın halini. İmam-cemaat…

Şimdi herkes kendi cephesinden “Eee, onlar yüzünden” diyecek. Hatta bu yazım için beni bile eleştirecek. Canları sağolsun. Ama insan önce kendine bakar kendini düzeltirse zaten toplum düzelmeye başlayacak. Kimse kendine bakmaya ne cesarete diyor ne de düzeltme niyetinde. Çünkü iliklerimize kadar bencil bir toplum olduk.

Malum kar yağdı, hayat felç oldu. Beraberinde de kirli siyaset, kar beyazını gölgede bıraktı. Bir basın mensubu olarak söylüyorum ki basın ne verirse onun olduğunu zanneden insanlar var. Sanıyorlar ki kar sadece bir şehre yağdı, ekonomik kriz sadece başka bir şehirde var, virüs sadece öbür şehirde tavan. Basın nereyi yazar, nereyi gözünüze sokarsa orada o var oluyor. Aksi halde ne Brezilya’da kopan kayanın teknelerin üzerine düştüğünden ne maske takmayan vatandaşın otobüsü birbirine karıştırdığından ne de yolcu beğenmeyen taksi şoföründen haberimiz olmaz. Sandık ki kar sadece İstanbul’u vurdu.

Kimseyi savunacak değilim. Ama algıya ve kirli siyasete de karşıyım. Öncelikle şunu söyleyeyim. Bir cumhurbaşkanıyla bir büyükşehir belediye başkanı aynı kefeye konamaz, kıyaslanamaz. Bir devletin kurucusu olmuş, sayısız harp görmüş bir liderle bir cumhurbaşkanı da aynı durumda kıyaslanamaz. Bir peygamberle bir padişah da kıyaslanamaz. Şu kıyası ve örneklemeyi artık bırakacak mıyız? Ötekileştirmenin maşası olduğunuzu göremiyor musunuz?

Karasu’da yaşayanlara sözüm: Size ne İstanbul’dan. Karasu’da görev yapan kurum müdürleri, memurlar, vatandaşlar dahi bu kirli siyasetin oyuncağı olmuş. Utandım. İstanbul’a en son ne zaman gittiniz? Ben İstanbul’luyum. İstanbul Beşiktaş doğumluyum. Doğdum, büyüdüm, 20 yıl İstanbul’un kalbinde yaşadım ve artık Karasuluyum. Ayda 30 bin liralık iş teklif etseniz İstanbul’un o çilesine dönmem. Ben bu kadar umursamıyorum doğduğum şehri, size ne yahu! İstanbullunun derdi sizi mi üzüyor? Sen bak İshak Sarı’nın çalışmasına, Ekrem Yüce’nin çalışmasına. Size ne Gaziantep’ten, Bitlis’ten, Yalova’dan.

Bir de diğer cephe… İstanbul’un savunucuları… İstanbul’u yönetenlerin askerleri. İlçene bu kadar sahip çıkmadınız. İlinize bu kadar sahip çıkmadınız İstanbul’u savunduğunuz kadar… Taşın altına elinizi koymadığınız ilinizi ve ilçenizi bırakıp komşu şehri savunurken can vereceksiniz. Ben savunmuyorum doğduğum metropolü, vallahi helal olsun size.

İstanbul bir afet gördü. Otoyol ile ayrıştık, çevre yoluyla ayrıştık, havaalanıyla ayrıştık. Deprem olsa sizin havaalanı yıkıldı bizimki ayakta; belediye sorumluluğundaki yol çöktü, karayollarınki kullanımda diye de ayrışacak mısınız? Allah aşkına şu kirli siyasetinizle zihinlerimizi kirletmeyin. Kirli algılarla da yalana alet olmayın, günaha girmeyin. Bir hafta sonra her şeyi unutup başka konuda ayrışacağız ve kirlenmeye devam edeceğiz. İnsanın eli kiri çıkıyor da siyasetin kiri hücrelerinize kadar işliyor. O kirle ölmek isteyen varsa devam etsin. Önümüzdeki ayrışmalarda görüşmek üzere, kirli kalın…