Flow bir kuramdır ve insanın yaptığı bir iş sırasında kendinden geçmesidir. Zaman ve mekan unutulur ve o an her ne yapıyorsanız kendinizi tamamen o şeye verip kaybolursunuz. Günlük yaşantımızda birçok an içinde bulunduğumuz bir süreçtir. Türkçe kelime karşılığı ‘akış’ olarak bilinir. Akış, bireyin bir aktivite ile bütünüyle meşgul olmasıdır. Aslında kaybolma anı olarak nitelendirilebilir.

 

Flow kuramını yapılan işe yüksek düzeyde odaklanma hali olarak görebiliriz. Püf noktası ise bu akış için kendinizi zorlamak zorunda değilsiniz hatta zorlama ile gelişebilen bir süreç değildir.

Einstein, oğlu Albert’e yazdığı bir mektupta şöyle diyordu:

‘’Sevgili Albert,

…Piyanoyu sevmene çok sevindim… Piyanoda hoşuna giden parçaları çal, öğretmenin ödev olarak vermese de çal. En çok bu şekilde öğrenebilirsin. Bir işi zevk alarak yaptığında zamanın nasıl geçtiğini fark etmezsin.’’

 

Bizler şunu rahatça söyleyebilir hatta uygulayabiliriz:

Kendinizi kaybettiğiniz anlarda kendinizi bulun…

Bu düşünce biçimine farklı anlamlar verebiliriz; havaya girmek, dalıp gitmek, coşmak, kendini kaptırmak… Aslında bireyin günlük yaşantısı içersinde bulunan stres, kaygı, yarının düşüncesi, çatışmalar gibi duyguları düşünmeksizin yaşadığı anın değerini bilmesi diyebiliriz.

Akış yaşarken konsantre olmaya çalışmazsınız, zaten akış yaşıyorsanız bu kendiliğinden gerçekleşir çünkü yaşadığınız şeye kendinizi kaptırmışsınızdır. Hepimize ara sıra olur fakat bunun bazen farkında olmayız ya da yaşıyorsak da farkına varmamış olabiliriz. Mesela bir kitap okurken o an size seslenildiğini duymuyorsanız bu bir flow( akış) anıdır.

 

Birey yeme içme gibi yaşamsal faaliyetlerine olan ihtiyacını dahi hissetmeyebilir, zaman olgusunu kaybeder veya zamanın nasıl geçtiğini anlamaz. Örneğin birçok sporcu spor anında ve ya spor sonrasında çektiği acıları hissetmez ve mücadelesine devam eder çünkü bir sporcu yaptığı işi kendini vererek yapar ya da acı eşiğini hissetmeyecek kadar hissederek o anı yaşar.

 

Bizler aslında flow(akış) kuramını yaşamsal faaliyetler içersinde fark etmeden de yaşıyoruz:

Hayal kurarken,

Spor yaparken,

Dans ederken,

Şarkı dinlerken veya söylerken hatta şarkı yazarken,

Manzara seyrederken,

Bir semazen dönüşü esnasında,

Sevdiğimiz kişilerle zaman geçirirken,

Yemek yaparken veya yemek yerken,

Maç seyrederken veya diğer sporları,

Oyun oynarken,

Televizyonda sizi hayran bırakacak bir şey izlerken,

Bir bulmaca çözerken,

Şiir veya bir yazı yazarken.

 

Tüm bu akış hallerini yaşayanlarımız çoktur. Genellikle kişi en çok hoşlandığı aktivite ile meşgulken bir akış halindedir.

Değinmek istediğim noktalardan biri ise; bireyin günlük yaşantısı içinde ne kadar akış yaşayabildiği. Bizler hayat şartları doğrultusunda bazen istemediğimiz durumlar ve olaylar içinde olabiliyoruz fakat bu durumlarda kendi hayatımızdan çalıyoruz. Oysa ki kendimizi bu akış içersinde huzurlu ve yapılan o işten hoşnut hissedersek asıl o zaman yaşadığımızın farkına varırız.

Peki neden önemli bu akış?

Çünkü eğer bir akış halinde iseniz bu size yüksek verimlilik kazandırır, lakin istediğiniz anı yaşıyorsunuzdur ve kapılmışsınızdır. Dışsal motivasyon çok daha düşük verimlilik getirir. Günlük aktivitelerinde akış yaşayanlar çok daha mutlu insanlardır ve akış yaşayanlar insanlar o yaşanılan durumlar için sürekli ilerleme ihtiyacı duyacağından zamanı daha verimli kullanacaktır, gün içinde sıkıntı yaşayacak bir zaman dilimi kalmayacaktır.

 

Sizlerden son olarak bir ricam var; çocukları lütfen zorlama yoluyla kendi istekleriniz doğrultusunda yönlendirmeyin. Eğer çocuk şarkı söylemek istiyorsa bırakın söylesin, oyun oynamak istiyorsa bırakın oynasın.

Her çocuk bir değildir fakat her çocuk bir’dir. Belki de henüz keşfedemediği özellikleri vardır, bırakın kendi akışını bulsun ve hayatını o anlara göre şekillendirsin. Bir ebeveyn olarak çocuğunuzun neyi yapmaktan hoşlandığını veya kim olduğunda mutlu olacağını keşfedin.

 

Bir resim çizmek, enstrüman çalmak, şarkı söylemek, fotoğraf çekmek, kahve içmek, balık tutmak, blog yazmak…

‘Akış alanınızı’ bulmanız dileğiyle…