KarasuHaberleri.com & Öncü Karasu
Nevtan Angün'ün haberi


 

Son günlerde gündeme gelen İstanbul Sözleşmesi ile ilgili bir basın açıklaması yayınlayan AGD Karasu İlçe Temsilcisi Murat Ali Aksoy, konuyla alakalı çarpıcı ifadeler kullandı. Aile kurumunun bozulmasının toplumun bozulması anlamına geldiğine değinen Aksoy, “Ailedeki bozulmadan en fazla etkilenense maalesef genç nesiller olmaktadır. İstanbul sözleşmesi gibi aile yapımızı bozmaya çalışan her türlü sözleşme ve politikalar sonlandırılmalıdır. Eğitim sistemimiz, aile yapısının güçlendirilmesi, değerler eğitimi şefkat ve merhamet temelinde yeniden gözden geçirilmelidir. Biz Anadolu Gençlik Derneği olarak unutulanları hatırlatmaya, milli ve manevi değerlerine bağlı bir nesil yetiştirme gayretinde olmaya devam edeceğiz” dedi.

 

Meselenin bir kadın hakları meselesi olmadığını ifade eden ve özellikle kadına yönelik şiddet kavramının kullanılarak  aile kurumunun hedef alındığının altını çizen Aksoy, açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi:

 

“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projesinin asıl sahiplerinin amacının kendi değerlerine dayalı bir toplum inşa etmek olduğunu aşikârdır. Yapılan araştırmalara göre evlilik dışı doğan çocuk oranı yüzde 65. İzlanda, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2012 indeksine göre toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarını en iyi uygulayan ülke. En iyi uygulayan 4 ülkede evlilik dışı doğan çocuk oranı yarıya yakın. Yani her iki çocuktan birisi evlilik dışı dünyaya geliyor. Norveç’in başkenti Oslo’da her iki evden birisinde yalnız insanlar oturuyor. Yani aile bağlarının, akrabalık bağlarının bittiği bir yapıdan bahsediyoruz. Yine bu ülkelerde kadına şiddet oranı her birisinde farklı olmakla birlikte Türkiye’den çok daha düşük değil. Bu ülkelerin kadına şiddet konusunu çözemediklerini görüyoruz

 

Bu politikaları en iyi uygulayan ülkelerde sorunun devam ettiği görülürken niçin bu politikalar ülkemizde de ısrarla uygulanmaya devam ediyor? Aile, toplumun en küçük parçası, temel taşı olarak kabul edilir. Bu nedenle dinler ve toplumlar için aile son derece değerli ve önemlidir. Aile, içinde bulunduğu toplumun özelliklerini taşıdığı gibi, toplumu şekillendirecek bireyleri de oluşturur. Aile, insanları hayata hazırlayan ilk basamaktır. Bu küçük kurumda tecrübe ettiklerimiz, bizim hayat görüşümüzü şekillendirir. Dinî ve ahlaki değerlerimizi; toplumsal kuralları; örf, âdet, gelenek ve görenekleri; milletimizin ideallerini, kutsallarını ve değerlerini ilk önce ailemizden öğreniriz. Aileler nasıl bireyler yetiştirirse, toplum da öyle bireyler kazanır. Aile yapısının bozulması sonucu toplum da bozulma sinyallerini vermeye başlar. Aile bozulursa tespihteki imamenin kopması gibi toplumun her bir bireyi başka bir yere savrulmaya başlar. Bu kirli sözleşme yüzyıllardır itinayla koruduğumuz temiz aile yapımıza zarar vermeden imha edilmelidir

 

 

Kontrolsüz olarak çocuk ve gençlerin önüne sunulan bu yapımlar, onların düşünce dünyasını olumsuz etkilemektedir. Ayrıca kadın ve erkeğin hayattaki rolleri, birtakım kişilerce sarsılmakta, çocuklarına rol model olması gereken ebeveynler, kendi rol karmaşalarıyla boğuşmaktalar. Kişiler, özgürlük adı altında dinin ve toplumun kabul etmeyeceği bir şekilde nikâhsız yaşamayı normalleştirmekte hatta nikâh akdini çağ dışılıkla suçlamaktalar. Bu durum, toplumda sarsılmalara sebep olmaktadır. Aile birliğinin bozulması, toplumun bozulması demektir. İslam dini, ailenin korunmasına büyük önem vermiş, nikâhsız birlikteliği zina olarak niteleyerek bunun büyük günahlardan olduğunu bildirmiştir.

 

Kadın ve erkeğin bir çift olarak devlet ve toplum tarafından resmen tanınması, karşılıklı hak ve sorumluluklara resmen sahip olmaları demektir. Bununla beraber nikâh, birliktelikten meydana gelmiş olan çocukların haklarının korunması açısından son derece önemlidir. Nikâhsız birliktelikler, toplumun temel taşı olan aile birimine zarar vermekte; toplumda zinanın artmasına, normalleşmesine sebep olmaktadır.

 

Sağlıklı toplum sağlıklı bireylerden, sağlıklı bireyler ise sağlıklı ailelerden oluşur. Bizler, ailenin ne kadar önemli bir kurum olduğunu, evimizin ve ailemizin bizim en değerli sığınağımız olduğunu fark etmeli, buna göre davranmalıyız. Eşler olarak birbirimize yük değil, destek olmalı, çocukları aile ortamından soğutmamalıyız. Aileyi korumak, hem dinî hem de toplumsal olarak son derece önemli bir vazifedir”