2003 yılında tanıştığı minimal öykü türünü, 2018 yılında kitaba döken ve kendisine minimal öykü tarzında en büyük destekçisinin Fırat Üniversitesi’nde hocası olan Prof. Dr. Ramazan Korkmaz olduğunu söyleyen Şehit Hasan Keleş Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Arzu Özdemir, “Yazılarımı 15 yıl boyunca hiçbir dergide yayımlayamadım. Sonrasında bir dergide her sayıda bir sayfa verildi ve minimal öykülerim yayımlanmaya başladı. 2018 yılının sonuna doğru da öykülerimi bir kitapta derleyerek minimal öykü meraklılarına sundum” dedi. Arzular, Dayatmalar, İlişkiler ve Oyunlar olarak dört bölüme ayrılmış toplam 70 adet minimal öyküden oluşan kitabında ağırlıklı olarak kendi yaşantısından alıntılara yer verdiğini ifade eden Özdemir, “Minimal öykü, göründüğü gibi kolay bir tür değil. 12 kelimelik bir öykümü yazmak için bir hafta boyunca kafa yorduğumu hatırlıyorum” diye konuştu. Kitabının ismini “Dil Sürçmesi” olarak koymasının sebebini açıklayan Arzu Özdemir, “Sigmund Freud der ki: ‘Rüyalar ve dil sürçmeleri bizim bilinçaltımızı yansıtır. Aslında dil sürçmesi diye bir şey yoktur. Dil sürçmesi bilinç altımızın kusmasıdır’. Kitabımın, bir bilinçaltının görünümü olduğunu düşünüyorum. Eserimde maskeyle dolaşmıyorum ve bilinçaltımı direkt olarak ortaya koyuyorum” ifadelerini kullandı.

 

 

Kitabında özellikle “Ecir” ve “Kadın Dayanışması” isimli iki öyküsünün kendisi için önemli bir yere sahip olduğunu ve yaşantısında unutulmaz bir yere sahip olduğunu dile getiren Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Arzu Özdemir, minimal öykü türünü, “Minimal öyküler, Batı’da yaygın olarak kullanılan, ülkemizde ise yeni yeni ilgi görmeye başlayan bir tarz. Minimal öyküde kural, 100 kelimeyi aşmaması, betimleme olmaması gerekiyor. Yer yer şiirsel bir üslubu vardır. Minimal öykünün sonunda okuyucuyu şok eden bir son bekler” sözleriyle tanımladı. Kitabında zamanı, olayları ve içerisinde bulunulan koşulları protesto ettiğini belirten Özdemir, sözlerine şöyle devam etti: “Yatırın Üzerindeki Ev isimli öykümde ağaçların kesilmesini eleştirdim. Hem Müslümanlıktan, dinden bahsediyor hem de ağaçların kesilmesinde sessiz kalıyoruz. Protesto ederken de ucu açık öykülerin sonunu okuyucuya bırakıyoruz. Okuyucu, sonunu kendi hayalinde tamamlıyor. Şair ‘Ben bunu diyorum ama sonunu sen kendin tamamla’ diyor. Ben de bunu uygulamaya çalıştım. Minimal öykü bu özelliğiyle çok katmanlı bir tarz olarak ortaya çıkar”

 

 

Minimal öykü kitabının asla bir şiir kitabı olmadığını belirten Özdemir, minimal öykü tarzını düz yazı olarak tanımladı. “Çok eleştiri alan bir tür olarak karşımıza çıkıyor minimal öykü. Dışarıdan kolay gibi görünüyor. ‘Ben de yazarım ne olacak’ diyenlere, ‘Haydi yaz’ diyoruz. Ama ortaya minimal tarzı bir öykü bile çıkartamıyorlar” diyen Özdemir, “Sosyal medyadan tür üzerine yazılar yazan genç şairler yazımlarını bana iletiyor. Kendilerini geliştirmeleri için onlara elimden geldiğince yol gösteriyorum ve minimal öykü yazabilmeleri için nelere dikkat etmeleri gerektiğini belirtiyorum. Bu sayede geniş bir çevre de edindim. Edebi alanda çok sayıda yetenekli ve amatör şair ile güzel bir fikir alışverişi yapma imkanı buluyorum. Gençlere tavsiyem, yazmak için çok okumaları gerekiyor. Duygularını en net ve kısa yolla anlatmaları gerekiyor. Türk dilini iyi kullanmaları ve imlaya hayati derecede dikkat etmeleri gerekiyor. Ben kitaplaştırmak için yazmadım, yazdıklarımı 15 yılın sonunda kitaplaştırma kararı aldım. Sırf kitap yazmak için yazılmaz” ifadeleriyle sözlerine son verdi.

RÖPORTAJ: Esra Aydın