Sultan II. Mahmud’un 1824 yılında yayınladığı fermanla okuma yazma zorunlu hale getirildi. 1839’da öğretmenlerin sınavla alınması kararlaştırıldı. 1841’de Meclis-i Maarif-i Umumiye (Milli Eğitim Bakanlığı) kuruldu. 1848’de Darülmuallimin (Erkek Öğretmen Okulu, 1870’de Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu) kuruldu. Okul ve öğretmen sayısı arttıkça bütçede açık meydana gelmeye başladı. Sancak, kaza ve nahiye merkezlerindeki öğretmenlerin maaşları devlet tarafından karşılanırken kasaba ve köylerde görev yapan öğretmenler bu haktan mahrum bırakıldı. 1876 Anayasası’nın 114. maddesinde köylerdeki imam ve öğretmenlerin her türlü giderlerinin köylüler tarafından karşılanması gerektiği belirtilmişti. II. Meşrutiyet döneminde çıkan kanunlarda da aynı uygulama devam etmiştir. Bu durum birçok öğretmeni mağdur etmiştir.

II. Meşrutiyet döneminde Karasu’da da öğretmen maaşlarıyla ilgili sorunlar çıkmıştır. İhsaniye karyesi ahalisinden bazı kimseler 12 Ekim 1910 tarihinde İzmit Mutasarrıflığına bir şikayetname arz ettiler. Köy halkı cuma vakti muhtarın öncülüğünde buluşarak köyün camiine imam, mektebine de muallim bulunması gerektiği konusunda anlaştılar. Bir muallim ile senelik bin kuruş ücret karşılığında anlaştılar. Bu kişi hem camide imamlık yapacak hem de mektepte muallim olarak talebeleri okutacaktı. İmam/Muallim göreve başladıktan bir müddet sonra ücret konusunda sorun yaşanmaya başladı. Bazı kimselerin sürekli olarak ücreti eksik ödemeleri üzerine tam ödeyenler İzmit Mutararrıflığına şikayette bulundular.

İzmit Mutasarrıflığına bağlı Kandıra Kaymakamlığı konuyu araştırmak ve nihayete erdirmek üzere bir mübaşir görevlendirdi. Köy merkezindeki caminin bahçesindeki kahvehanede Muhtar Bağdatlıoğlu ve ihtiyar heyeti ile bir araya gelen mübaşir meseleyi araştırmaya başladı. Muhtar Bağdatlıoğlu “Çocuğu olmayanlarun ancak imamluk içün para vererek malum tahsisatına iştirak etmediklerinden böyle yapmağa mecburduk.” cevabını verdi. Mübaşir, çocuğu olmayan kişilerin mektep masraflarına iştirak etmediklerini anladıktan sonra onlara “Halbuki maarif-i nizamnamenin dördüncü maddesinde muallimlerün mahsusatı, karyelerde bulunan cemaatin heyet-i mecmuası tarafından teviye olunur.” dedi.

Osmanlı Milli Eğitim Bakanlığının nizamnamesine göre köylerdeki imam ve muallimlerin masrafları köylülerin tamamını ilgilendirdiği için çocuk olsun olmasın herkesin eşit şekilde ödemesi gerekiyordu. Mübaşir bu meseleyi İhsaniye halkına güzelce ifade ettikten sonra bir karar metni kaleme alarak köy kahvehanesine astı...