Kalp ve damar hastalıkları, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ölüm nedenlerinin başında gelir. Beslenme alışkanlıkları, hareketsiz yaşam ve obezite; kalp-damar hastalıklarının değiştirilebilir risk faktörleri arasındadır.

Diyetteki bazı faktörler, kalp hastalıklarına karşı koruyucu etki gösterirken bazıları hastalıkları ilerleterek olumsuz yönde etki gösterir. Kolesterolün kanda taşınmasını sağlayan lipoproteinlerin türü kalp hastalığını etkileyen en önemli faktördür. LDL (düşük dansiteli lipoprotein) kolesterol düzeyinin artması hastalık riskini artırırken, HDL (yüksek dansiteli lipoprotein) kolesterolün kanda yükselmesi riski azaltır. Fazla miktarda doymuş yağ tüketilmesi tekli ve çoklu doymamış yağ asitleri arasındaki dengenin bozulması hastalık riskini artırmaktadır. Tekli doymamış yağ asitlerinden zengin olan zeytinyağı, fındık, ceviz gibi besinler LDL kolesterolü düşürür. Çoklu doymamış yağ asitlerinden zengin olan ayçiçeği, mısırözü, pamuk yağı tüm lipit fonksiyonlarında düşüş sağlamaktadır. Trans yağ asitlerini içeren diyetlerin tüketimi de kan HDL düzeylerini düşürmektedir. Balık yağı ile alınan omega-3 yağ asitlerinin de kalp hastalıklarına karşı koruyucu olduğu düşünülmektedir. Trigliserid düzeylerini de doza bağlı olarak düşürebilmektedir. Hayvansal proteinlerin de kalp hastalıklarını artırdığına dair çalışmalar vardır ancak çalışmalarda bu ilişki hayvansal yağın artmasıyla ilişkilendirilmiştir.

Diyette E ve C vitamini, karotenoidler, flavonoidler gibi antioksidan ögelerin yeterince tüketilmesi kalp hastalığı riskini azaltabilmektedir.

Enerji alımı da önemli bir hastalık etkenidir. Obeziteye neden olan aşırı enerji tüketimi özellikle karbonhidrat alımı sebebiyleyse trigliserid düzeyini artırmaktadır. Karbonhidratların tüketilmesi ile de kalp hastalıklarının pozitif ilişkisi vardır. Şekerlerin hastalık riskini artırma sebebi insülin direncini artırmasıyla ilişkilendirilmektedir. Ayrıca, obeziteye yol açarak da risk oluşturmaktadır. Karbonhidratlardan olan posa ise bağırsaklardan safra asitlerinin emilimini engelleyerek karaciğerde kolesterol sentezini azaltmaktadır. Kompleks karbonhidrat içeriği yüksek olan tam tahıl ve kurubaklagillerin diyete eklenmesi kandaki kolesterol düzeyini düşürmektedir.

Yapılan çalışmalar kalp hastalığının en az Akdeniz ülkelerinde görüldüğünü göstermektedir. Bu durum Akdeniz diyetinin yüksek oranda tekli doymamış ve çok düşük oranda doymuş yağ içermesiyle ilişkilendirilmektedir. Bu diyetin diğer özellikleri arasında kırmızı et, yağlı süt ürünleri, yumurta tüketiminin azaltılması ve balık, yağlı tohumlar, sebze ve meyveler, tam tahılların artırılması yer almaktadır.

Egzersiz; yağlanmayı engelleme, kan basıncını azaltma, insülin duyarlılığını artırma etkileriyle kalbi korur. Ayrıca ağırlığın korunmasını da desteklemektedir.

Diyetsel değişikliklerin total kolesterol, LDL kolesterol ve trigliserid düzeylerini düşürmesi ve egzersizin HDL kolesterol düzeylerini artırıp, trigliserid düzeylerini düşürmesi nedenleri ile diyet ve egzersizin birbirini bütünleyecek şekilde kullanılmasının daha etkili sonuçlar doğurabileceği düşünülmektedir.

Herkesin kalp ve damar hastalıklarına yol açan değiştirilebilir risk faktörleri ile ilgili farkındalığının artması ve hasta olmamak için riskli davranışlarını olumlu davranışlara değiştirmesi kalp-damar hastalıklarından korunmak adına çok önemlidir.