I. Bölüm

Karasu’nun merkezinin neresi olduğuna dair tartışmalar öteden beri sürüp gelmektedir. Mesele epeyce uzun olduğu için makaleyi Osmanlı arşiv belgeleri ışığında iki bölümde ele alacağız.

1850’lere kadar Karasu’nun yerlileri Manavlar yarı göçebe bir hayat sürüyorlardı. Kışın bugünkü İncirli’de ahşap konaklarında yaşayan Manavlar, yazın hayvanlarını alarak yemyeşil, sulak Karasu (Küçük Karasu)-Kuyumculu meralarına iniyorlardı. 1837-1847 yıllarında çok feci bir olay yaşandı. Veba salgını Kalayköy, Kitçikboğaz, Tahta İskele, Nefs-i Karasu ve Kuyumculu’da kitlesel ölümlere sebep olmuştu. Solunum yoluyla kolayca bulaşan bu hastalık halkı kasıp kavurmuş, sağ kalanların çoğu sahil hattından yukarı bölgelere göçmüş, çoğu da İncirli’ye yerleşmişti. 1850’lerden itibaren nüfus, İncirli ve Kocaali merkezinde toplanmaya başladı. Halk modern dünyanın yeni yaşam tarzına ayak uydurup zamanla geleneksel göçebe hayat tarzını terk etti.

Osmanlı Devleti, 1871 yılında Vilayet Nizamnamesini yaptı. Bütün eyalet, sancak, kaza ve köyler yeniden düzenlendi. 1600’lü yıllarda Karasu Kazası teşekkül ettiğinden beri kaza merkezi olan Nefs-i Karasu (Küçük Karasu), nüfusu eridiği için merkez unvanını İncirli’ye kaptırdı. 1871’de kaza statüsünden nahiyeye indirilen Karasu’nun merkezi artık İncirli idi. İlk önce Kandıra’dan ayrılarak yeni kurulan Adapazarı Kaymakamlığı’na bağlandı. Ancak Karasu halkı dilekçe yazarak bu duruma itiraz etti. Yeniden Kandıra’ya bağlanmayı isteyen Karasu halkının dilekçesi kabul edildi ve 1872’de yeniden Kandıra’ya bağlandı.

İncirli merkez olduktan sonra nahiye konağı, postane, okul, karakol, hastane, liman riyaseti inşa edildi, telgraf hattı çekildi. 1884 yılında İncirli’nin nüfusu 200 haneyi aşmıştı. Aynı tarihte Kocaali’de de nüfus patlaması yaşanıyordu. 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi’nden sonra Kafkasya, Balkanlar ve Karadeniz’den gelen göçmenlerin yerleşmesiyle Kocaali’nin nüfusu 300 haneye ulaşmıştı. Aynı zamanda Sakarya nehri sık sık taşıyor, kereste sevkiyatları Tahta İskele, Mağaza (Kuyumculu), Kocaali ve Milan’dan yapılıyordu. Taşkınlar, Sakarya ağzının kullanılmasına müsaade etmiyordu. Çamdağı üzerinden Hendek’e giden yol ile Düzce’ye giden yollar Kocaali’ye her hafta Pazar kurulmasına imkan tanıyordu. İncirli halkı dahi Kocaali’ye gidiyor, Pazar ihtiyaçlarını buradan karşılıyordu. Kurulması planlanan Karasu Osmanlı Madenleri AŞ. Fabrikasının çalışmaları yürütülüyor, çok kısa zamanda faaliyete geçmesi planlanıyordu. Karasu’daki ticaret, Kocaali merkezli gelişiyordu.

Bütün bu gelişmeler nahiye merkezinin Kocaali’ye kaymasını tetikledi. Kocaali muhtarı ve halkı; Kocaali’nin nüfus ve ticari özellikler bakımından İncirli’den daha ileri olduğunu öne sürerek İzmid Mutasarrıflığına telgraf çekti. İzmid Mutasarrıflığı dilekçeyi olumlu karşıladı, onay verdi. Kocaali, Karasu’nun nahiye merkezi olma yolunda ilerliyordu. İncirli’deki nahiye müdürü ise haberi alır almaz duruma itiraz etti. Karasu Müdürü, “Devlet-i Aliyye’nin Sultan Abdülaziz zamanında İncirli’ye 15 bin kuruş harcayarak kamu binaları inşa ettiğini, Müslüman ve Rum ahalinin davetli olduğu büyük bir şölende kurbanlar kesilerek davullu zurnalı törenlerle nahiye merkezi yapıldığını, şuan yapılan değişimin kanunsuz ve usulsüz olduğunu, bu işin arkasında kötü niyetli şahısların olduğunu bildirdi.

Devamı haftaya…