İnsanları bir fikir veya görüş altında birleştirme gücüne sahip siyaset, ne yazık ki günümüzde tamamen ayrıştırıcı görevi görüyor. Attığımız her adımda, söylediğimiz her kelimede hemen siyaset arıyor ve karşımızdakini siyasi görüşüne göre adam sayıyoruz. Bu ayrıştırmadan en çok nasibini alan da biz basın görevlileri oluyor.

 

Belediye hakkında haber yapınca yalaka, eleştirel haber yapınca muhalefet oluveriyoruz. Öncelikle şunu belirteyim: Basın mensubunun görevlerinden biri de kamu yararına eleştirmektir. Kurumları uyarmaktır. Eleştirirken de çözüm yolunu söylemek de boynumuzun borcu tabii…

 

Örneğin, merkezde yapılan yolları ve kaldırımları yazdık, “Karasu’da her yer toz içinde görmezden geliyorsunuz” dediniz. “Buyurun şikayetiniz olan yeri gösterin, çekelim adınızla yazalım” dedik, “Ben, belediye ile kötü olurum, sen görmüş gibi yaz” diyerek korkakça tavır sergilediniz. Bize ne, tozu sen yutuyorsun, otur yut o zaman.

 

17 Ağustos Parkı’nda 50 yıllık ağaçların kesildiğini yazdık, “Bu haberi yapanın…” diyerek yorum yazdınız, karakterinizdir, şahsınıza iade ettik, yorum yazmadık. Ağacı bile CHP-AK Parti meselesine çevirdiniz. Geziye kadar hatırlarınızı zorladınız. Tebrik ederim.

 

Biz basın olarak her kesimin, her partilinin ve her görüşe sahip Karasu halkının sesiyiz. Herkesin şikayetini adıyla, soyadıyla ve fotoğrafıyla yazarız. Bizi mesnetsizce suçlayan siz, lastiğinize kadar bulaştığınız siyaset çukurundan çıkın da lütfen etrafınıza bakın. Gönül verdiğiniz partiniz bir gün gider ama çevrenizdekiler kalır. Yanınızdaki eşinizin, dostunuzun adamlığı, gönül verdiğiniz kişinin adamlığıyla ölçülmüyor.

 

Kalp kırmayın, unutmayın ki sizin de bir gün basına işiniz düşecek ve biz, size rağmen sizin yanınızda olacağız.