Bizim gençliğimizde Mazhar-Fuat-Özkan üçlüsünün tutmuş bir müzik parçasıydı “Leyladan geçme makamındayım”

Çok kişi müziğin ritmiyle yetinip aslına bakmadı bile.

Aslında büyük bir doğrunun ifade gayretiydi.

Çünkü sevgi tek çeşitti. Ama yöneltildiği yer kadar değerliydi.

Leyla malum, Mecnunu deli eden Anadolu kızı

Ama Mecnun uzun süren ve elde edemediği Leyla’dan sonra aşkın daha büyük ve sonsuzunu keşfediyor.

Ki, bu Mevla aşkı…

Her şey fani ve bitici ama o ve onun aşkı sonsuz ve baki…

Ama burada bir şeyi vurgulamak lazım ki, Leyla’nın aşkını hor gören Mevla’nın aşkını asla anlayamaz. Çünkü sevgi tek çeşittir.

Evet, insan gerçekten çok nankör…

Koca bir gün boyunca gözünün içine bakan Mevla’sına bir sefer bile teveccüh etmez.

Bana ne zaman dönüp bakacak diye bekleyen Mevla’sına dönüp bakmaz.

Sonra bir gün…

Bu fani hayatı biter ve üstün yaratıldığı bütün mahlûkatla aynı seviyeye konur. Mezara konur. Artık sıradan bir varlıktır. Ha bir karınca ya da o… (Tabi gerekli ilgiyi gösterenler hariç)

Sonra bekler ki Mevla bana bir dönüp baksın… Bekler… Bekler…

Maalesef, dönüp bakan olmaz.

Dönüp bakmış mıydın ki, Dönüp baksın… Derler yazıcı melekler.

Evet değerli arkadaşlar; üç ayların başladığı şu günlerde kendimizi bir gözden geçirip Rabbimize dönelim. Ama şekilsel değil.

Onu (c.c.) her şeyimizden daha çok severek ve önemseyerek…

Kitabını okuyup, namazını kılıp, orucunu tutup, sosyal görevleri yapıp, en güzel ahlaki tavırlarla.. Leyladan Mevla’ya geçelim artık.