Yetkililer ve halkımız, yerel tarih ve kültür çalışmalarına itibar etmediği için araştırmacılar ne yazık ki definecilerle muhatap olmak zorunda kalıyor!

Yerel kültür ve yerel tarih, Türkiye’de en fazla ihmal edilen, boş bırakılan alanlardan biridir. Yerel tarih çalışmak keyifli olduğu kadar bir o kadar da meşakkatlidir. Arşiv çalışması, kaynakları taramak, saha çalışmaları, insanlardan bilgi toplamak oldukça zevkli uğraşlar olmasına karşın en büyük sorun ve engel defineciler!

Birkaç yıldan beri tarafımızdan yürütülen araştırmalar neticesinde Karasu’nun oldukça eski tarihlere dayanan bir yerleşim yeri olduğu kanıtlandı. Büyük emek isteyen bu çalışmalar, her ne kadar ilgililerin dikkatini çekse de yetkililer ve halkımızın geneli tarafından pek itibar görmemiştir.

Bu haber yazısını kaleme almamıza sebep ise birkaç gün önce yaşadığım utanç verici bir durum…

Önceki senelerde Karasuhaber Gazetesi’nde yayınladığımız araştırma yazılarında Karasu’daki tarihi eser ve mekanların yerini açıklamadık. Karasu’da tarih ve kültür araştırmalarında bulunan ilk kişi olan Cihan Ersöz hocamız da bu konuyla ilgili bir yazı kaleme almış ve sosyal medyadan duyurmuştu.

Yetkililer ve halkımız, yerel kültür ve tarih çalışmalarına pek itibar etmediği için araştırmacılar ne yazık ki definecilerle muhatap olmak zorunda kalıyor. Hatta defineciler, araştırmacıların çalışmalarını takip ederek soluğu tarihi mekânlarda alıyor. Sonrası ise tarih ve kültür katliamı!

Geçen hafta sosyal medya hesabımdan uzun zamandan beri araştırma yaptığım bir mekânın fotoğrafını paylaştım. Çok geçmeden defineciler bir bir aramaya başladı. Paylaştığım mekânın koordinatlarını, yerini, mevkiini ve hatta “altınların yerini söyle” diyenler dahi oldu. Arşiv belgeleri, kaynak eserler ve uzun yıllar yürütülen saha çalışmaları neticesinde elde edilen kıymetli bilgilerin üç beş maceraperest tarafından kirli işlere alet edilmesi veya edilecek olması beni kahretti. O paylaşımı yaptığım için pişmanlık duymaya başladım. Bundan sonra tarihi geçmişi olan mekânların yerini açıklamayı düşünmüyorum.

Bahsi geçen bölge, mezarlık simsarları tarafından delik deşik edilmiş durumda. Yüzlerce yıllık mezar taşları yerlerinden sökülmüş, mezarlar eşilmiş, insanların kemikleri ulu orta gözüküyor. Kapatma gereği bile duymadıkları için tilki, çakal gibi vahşi hayvanlar mezarları eşiyor. Bazı ağaçların bile dipleri eşilmiş.

Karasu’da; Osmanlı döneminden kalan bir adet cami kitabesi ve bir miktar mezar taşı kitabesinden başka tarihine dair hiçbir belge kalmamıştır. Mezar taşları, Karasu’nun tapusudur. Osmanlı mezar taşlarının tamamı Müslümanlara aittir. Müslüman, sadece kefeniyle gömülmektedir.

Müslüman atasının mezarında maddi bir şeyler bulabileceğini sanan mezarlık simsarlarına sesleniyorum! Yetkililer zaten üzerine düşeni yapmıyor. Halkımızın da pek umrunda değil. Müslüman mezarından para çıkmaz! Tarihimizi ve kültürümüzü yok etmeyin!