Kuzuluk Mahallesi’nin Cennet Tepe mevkiinde yapımına başlanan mezarlık, beraberinde tartışmaları da getirdi. Normaldir, insanın dirisi de ölüsü de neredeyse orada tartışma olur. Bundan kaçış yok. Yapanı da eleştireni de saygıyla dinlemek ve anlamak lazım. Önemli olan kendini karşı tarafa anlatabilmek. Fakat o arazi ile ilgili ilginç bir gerçeği de öğrenince şaşırdım, sizinle paylaşma gereği duydum.

Yapımına başlanan mezarlık alanı malum Karasu’nun en güzel, en hakim tepelerinden birinde bulunuyor. 2000 yıl önce de insanlar bu tepenin önemine varmış. O yıllarda ne mi olmuş? Kısaca özetleyeyim:

Ben ilk defa duydum, belki duyanlar, bilenler vardır. Geç kaldıysam affınıza sığınıyorum. Mezarlık yapılan bölgede sayısız Tümülüs mevcut. “Tümülüs de ne?” diyenleriniz oldu şimdi. Aynı soruyu ben de sordum. Tümülüs, özellikle Bitinyalılar döneminde yapılan M.Ö. 377 ve M.Ö. 64 yılları arasında görülen bir tür mezar. Odacıktan oluşan ve beraberinde değerli eşyalarıyla insanların, hatta makam mevki sahibi, kral olan önemli insanların da aralarında yer aldığı mezar türü.

Evet, yıl 2021 ilk defa duydum ve gidip yerinde gördüm. Elimde çok sayıda fotoğraf ve video var. Cahilliğimi mazur görün, defineciler bizden daha bilgili ki bu mezarları oymuş oymuş tüketmişler. O bilemedikleri tarihi kiremitimsi taşları kırıp parçalamışlar.

Tümülüslerin, o dönemin inancına göre sadece denize nazır tepelere yapıldığını öğrendim. Meşhur Google’ımız da yardımcı oldu. Siz de “Tümülüs” yazın inceleyin. Düz arazide anlamsız kum tepeleri, altında da mezar odacığı bulunuyor. Dışarıdan baksan doğal tepecik dersin. Meğer işin aslı öyle değil.

Şimdi gelelim madalyonun diğer yüzüne. Gerçi iş işten geçti. Mezarlık hayırlı olsun. Ama fikrimizi de söylemeyecek halimiz yok. Tepe, gerçekten hakim bir tepe. Dört taraf ayaklar altında. Eğer bu bölge, UNESCO’ya başvurulur ve koruma altına alınırsa Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün yani UNESCO’nun Türkiye Millî Komisyonu bu bölgeyi koruma altına alırsa Karasu için hiç de “ÖLÜ” bir yatırım olmaz.

Dedik ya iş işten geçti. Ama yine de diyelim üstümüzden atalım, yarın öbür gün “Bildin de niye zamanında demedin” demesinler. Etkisi olur mu olmaz mı bilmem. UNESCO’nun dünyada yüzbinlerce meraklısı var. Bu da binlerce yerli ve yabancı turist demek. Bu bölgeye yapılacak bir seyir kulesi, Karasu’yu 360 derece izleme imkanı sunar. Millet Bahçesi’ni bataklığa yapacağınıza bu tepeye yapsanız cennet bahçesi olurdu. Yine de orada yatacak olan merhum ve merhumelere de Allah cenneti nasip etsin.

Arazinin hemen karşısı Karasu Kalesi… Kale çevresinde Orman İşletmesi tarafından sıralı kesim yapılıyor bu arada. Karasu kalesi çevresinde sayısız ağaç ve bitki türü var. Tarihi ağaçlar da var, hepsi gitti. Geçmiş olsun.

Cennet Tepe’nin hemen altında yer alan, Adapazarı – Karasu yolundaki Karasu girişinde gördüğümüz o beyaz kayalıkların içerisinde mezar odalarının çıktığı da kulağımıza geldi. Orada hafriyat yapılırken görülmüş. Görmedik. Ama Söylenti mevcut. Gerçek mi şehir efsanesi mi bilemiyorum. Fakat tepedeki Tümülüs mezarlarını gördüm, bizden önce defineciler de görmüş ki kazmış.

Eğer bu arazi, dünya mirası listesine girerse Karasu için 2000 yıldır elde edemediğimiz turizm potansiyeline sahip olmuş oluruz. Bu konuda yerel yönetimlerden bir girişim gelir mi, faydası olur mu bilemiyorum. Google’a “Dünya Miras Listesi'ne Alınma Kriterleri” yazarsanız 8, 9 ve 10.maddelere bakarsanız Karadeniz’e nazır Cennet Tepe fındık bahçelerinin nasıl bir potansiyele sahip olduğunu da göreceksiniz. Bizden uyarması. Allah herkese sıralı ölüm versin, hepimizin gideceği yer mezarlık. Kimse dışarıda kalmaz, endişelenmeyin.

NE OLACAK BU SOKAK KÖPEKLERİ?

Sokak köpekleri Türkiye’nin gündemi oldu, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Toplayın” talimatıyla...

Dört yaşında bir yavru, iki sokak katili (pitbull) tarafından parçalandı. Karasu’da da bir belediye görevlisi, üç kişiyi ısıran köpek tarafından kolundan ısırıldı. Ama işçimiz kahramanca köpeği bırakmadı ve köpeğe zarar da vermeden araca bindirdi.

Şimdi “Panter Emel”ler bu yazımıza eleştiri yapacak. Köpekleri toplayın, linç edin, asın, kesin, zehirleyin demiyoruz. Ama sokakta 4 yaşında çocuğu da parçalamaya razı gelecek kadar gerizekalı olmamızı da beklemesin kimse.

Köpeklere zarar veren herkes canidir katildir. Ama sokakta toplu gezen, çoluk çocuğa saldıran köpekleri de görmezden gelemeyiz. Vahşi doğada yaşamıyoruz, burası şehir. Hayvan canı mı insan canı mı kıyaslaması da yapılamaz. Ama önlem alınabilir.

Sorun şurada ki, barınakların amacı rehabilite etme ve iyileştirmeye yönelik. Yani, bedensel ve ruhsal yaralı hayvanları iyi edip, doğal yaşama bırakma. Bir tür hastane.

Cumhurbaşkanı talimat verdi. Peki bunu nasıl yapacak ilçe belediyeleri? Rehabilite aşamalarında bile maddi zorluklar yaşıyor ilçe belediyeleri. Sağlıklı sayısız hayvanı alıp nasıl bakacak? Lokantadan yemek artıkları toplamayla çözülecek iş değil. Talimat verildi tamam, belediyelere ek ödenek veya bütçe verilecek mi? Söze değil icraata bakalım.

Toplanan hayvanlar ne yapılıyor? Karasu’da bile bile katledildiğine asla inanmıyorum. Toplanan saldırgan hayvanların Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin ilgili birimine teslim edildiğini öğrendik. Sokakta insan parçalamayacak şekilde önlemi alınıp, tedavisi yapılıyor. Suçlu insanı tevkif etmek gibi.

Yazının tamamını okumadan internet medyamızda eleştiri yapacaklar biliyorum. Ama okurlarsa şu soruma bir yanıt versinler: “Yüzü parçalanan sizin çocuğunuz olsa, ya da siz dört yaşındayken böyle acı bir travma yaşasanız, haliniz, tavrınız ne olurdu?” Saldırgan köpekleri de saldırılan insanları da koruyacak önlemler alıp, doğru olanı yapalım. Maalesef şehir hayatında insana zarar veren hayvana da, hayvana zarar veren insana da yer yok. İkisinin de yeri cezaevi.