Terapi günü…

 

7 kişilik bir grup vardı Aile diziminde. Şifacı kadın sırasıyla gelenleri kaldırıp ailelerin sergilenmesini istiyordu. Sıra bana gelmişti. Çok heyecanlıydım. Ayağa kalktım ve ailemdeki her bir birey için bir kişi seçmeliydim. Annem, kardeşlerim ve kendim için birer kişi kaldırdım ayağa. Babam için ise kedimi seçtim. Ve dizim başladı.

 

Artık enerji beden olarak babam gibi hissediyordum. Bir anda başıma inanılmaz bir ağrı saplandı. Beyin tümörü vardı babamda zaten o yüzden vefat etmişti. Ne kadar acı çektiğini hissettim o anda. Nasıl dayanmış bu acıya!  Ağlamaya başladım. Çünkü güçlü görünmek için hiç ağlayamamış yaşarken.

 

Karşımda duran temsili aileme baktım. Ben babam olmuştum ve kendim için seçtiğim kişiye döndüm, yani kızıma.  Çok ilginç bir deneyimdi. Babamın gözünden kendimi görmek. İmkansız gibi ama gerçek.

 

Babam çocuklarına baktı ve hayatında gördüğü en güzel en kıymetli şey bu olduklarına emindi. Bir insan nasıl bu kadar sever birini. Babasının yerine geçmemiş olsaydı asla inanmazdı buna. Ama pişmanlıklarla doluydu. Hep bir engel vardı önünde sanki belli edememişti sevgisini. Neydi peki bu engel?

 

Şifacı kadın anlatmaya başladı; Ailesi tarafından yeterli sevgi ve ilgi görmeyen ebeveynler çocuklarına da bunu gösteremezler. İnsan almadığını nasıl versin ki?  Daha kötüsü de anne ve babasından alamadığı sevgi ve ilgiyi çocuklarından almaya çalışır çünkü o boşlukla yaşayamaz insan. Bir şekilde doldurmak zorundadır. Hayatta ki en büyük eksiklik sevgisizliktir.

 

Ailevi sorunların en büyük nedenlerinden sevgi konusunda alma verme dengesinin sağlanmamasıdır. Çocuklar sevilmek içindir. Sizi sevsin diye çocuk yapmayın çünkü çocuk alamadığı sevgiyi veremez ve üstüne hiç vazife olmayan bir şeyi yapamadı diye de kendisini eksik hisseder.

 

Dizime geri döndük. Babamın anne ve babasının enerji bedenleri oraya geldiler. Eksikler tamamlanmıştı sanki. Babama bir güç geldi ve ondan bütün aileye aktı.  Sevginin gücüydü bu.

 

O zaman anlamıştım. Sevgiyi neden alamadığımı. Çünkü bunun nasıl bir şey olduğu bilinmiyordu.  Babam da bilmiyordu, dedem de onun dedesi de. Ve böyle devam etmişti. Ta ki bu ana kadar. Artık döngünün kırılma zamanı geldi.

 

Terapi esnasında babam, anne ve babasında sevgiyi alıp çocuklarına ve eşine dağıttı. Başımdaki ağrının geçtiğini hissettim. Bir huzur geldi. Gittiği yerde huzurluydu artık.

 

Babanızın ölmüş olması pek bir şey ifade etmez. Babalık yaptıysa sürekli yapmaya devam eder. Çünkü baba kök demektir. Çocuğun hayatla bağıdır. Bağlar ne kadar kuvvetliyse o kadar sağlam bir ağaç olursunuz, hiçbir fırtına sizi yıkamaz, oradan oraya savuramaz. Artık kendimi kökleri olan bir ağaç gibi hissediyorum. Güçlü ve güven içinde, gözlerim kapalı arkama yaslanırım. Hep orada olacak bunu biliyorum. Çünkü babam hala var.