Bazen hayat oldukça karmaşa içinde kime neyi anlattığımız, neyi söylediğimiz bir palavra.

İnsanlar hep kanlı suretleri sevdi. Kuşların soğuk olması bir uyarıydı insana ama bizler hep kötülüğe dost olduk.

Kalp kırmanın yükünü anlamadık ve hayatı basitleştirdik şimdi ise duymuyoruz, görmüyoruz ve en önemlisi hissetmiyoruz...

Bazen boğuluyorum, şehrin yükü ağır geliyor.

İnsanlara küsmüş bir şair misaliyim ben ne sarılasım var gökyüzüne ne de gülüşüm var kalbimdekine.

Belki de papatyaları unutuyorum ya da sevmemeye alıştım seni güzel adam.

Kime ne desem boş herkes aşk için kalbine bakmıyor hep yıkmak derdiler aşk menfaat değildir.

Siyah sanki zaman maskelenmiş gibi oldukça keskin.

Ne demek gerek ki artık vicdanını unutan bir dünya haline hepsi boş artık.

Unutma çocuklar barut kokuyor...

Artık, belki de kelimeleri zamana yitik.

En çok sevdiklerimiz var birde vazgeçemediklerimiz ama her defasında canımız yakanlar.

Şimdi kime umut desem boş bir kuru gürültü gibi.

Ben aşkı naif olarak yazdım. Sizler ise hoyratça yaşadınız ve yıktınız.

Şimdi ne kuş kalır ne de kelebek herkes ölü bedenlere tutsak.

Şiirlere sığının. Dualar edin ve unutmayın hayat kısa zaman oldukça keskin.

Hayatı ertelemeyin gidin sarılın sevdiklerinize ve onları özlem gibi sevin "özelliklede beyler siz sevin özlem gibi hep hasret duyarak ve asla vazgeçmeyerek hatta kırmadan"

Şiirler bir veda, sende benim vedası güzel adam.

Şiir benim dünyam ve şiirler hep saygı duyun yolunuz düşer ise bir bardak çay ile gelin onlar herkese açıklar...