Ceza almayan ve suçlu olduğunu bile bilmeyen bir katil düşünün. İnsanlığın yaradılışından beridir hata yapar insanoğlu. Ancak bazı hatalar o kadar büyüktür ki, tüm toplum bu hatayı yaparsa ölümler ardı ardına gelir. Salgın döneminde bu daha çok artış gösterir. Çünkü herkes yaşam mücadelesi içindedir ve kimse, birisi için kendini feda etmek istemez.

Toplumsal cinayetlerin kaynağı, ırkçılık, el âlem ne der, ekonomi, dışlanma gibi nedenlerdir. Eğer bir ırk çaresiz kalmışsa o ırkın bireylerine, “git sen de öl” denmez. Onun savaşmaya değil yaşamaya hakkı vardır. En önemlisi savaşmak ve ölmek kolaydır ancak yaşatmak zordur. Aslanın bir geyiği öldürmesinden hüzün duyarsınız ancak nasıl olur da bir insanın ölümüne bu kadar kolay karar verebilirsiniz. Bir bireyden kurtulmanın yolunu değil, onu kendi içimize nasıl katabiliriz, nasıl adapte edebiliriz gibi soruların cevaplarını bulmalıyız.

Eğer yakınınızdaki biri, toplumun uygun görmediği bir eylem gerçekleştirdiğinde onu el âlem ne der diye dışlamayın. El âleme, “Burnunuz yüzünüzde güzel. Başkalarının işlerine burnunuzu sokmayın.” diyebilirsiniz. Başkalarının sizi kısıtlamasından hoşlanmadığınız gibi yakınınızda olan birisine bu baskıyı yapma hakkınız yoktur. Kimse aldığı kararlar, giydiği elbiseler veya inancı yüzünden dışlanamaz. Sana ne! Bana ne! Kime ne!

Ekonomik krizlerde ölümler ister istemez artış gösterir. Bu gibi olaylarda insan çok çaresizdir. Çünkü akıntıya kapılmıştır ve geçtikçe boğulmaya daha yakındır. Maske ile intihar eden bir adama neden maske taktın diye sorulunca, “Eğer olurda ölmezsem ceza almayayım.” diye yanıt verir. Bu çaresizliğin sembolü olabilir. Evi yanan bir adamın, yanan evini izlerken maske takmadığı için ceza alması, yolda tek başına giden birinin maske takmadığı için uyarılması ve ceza alması mantıksız yönetimin resmi olabilir. Birçok işletmeler açılırken, bazı işletmelerin açılmaması veya bazı şeylere hala yasak getirilmesi insanları yavaş yavaş intihara ve ölüme götürür. Bunun şakası yok. Hepimiz zor durumlarda aynı kaderi yaşamalıyız. Senin zor durumun benim zor durumum olmalı. Farabi’nin dediği gibi, “Toplum, sevgiyle kaynaşır, adaletle yaşar, dürüst çalışmakla ayakta kalır.”

Son olarak, toplumsal cinayetler için iki örnek vermek isterim. İlk örnek, köprüden atlayıp intihar eden adamın cebinden çıkan mektupta, “Köprüye kadar gideceğim. Ve eğer birisi yüzüme tebessüm ederse intihar etmeyeceğim.” yazmasıdır. İkinci örnek, kafenin dibinde oturan evsiz, kirli görünümlü bir adamın, kendisini masasına davet edip kahve ısmarlayan ve onunla muhabbet eden kadına, “Ben bugün intihar edecektim. Ve sen buna engel oldun.” demesidir.

“Hiçbir uyuşturucu, hatta alkol bile, toplumsal hastalıkların ana sebebi değildir. Eğer sorunlarımızın asıl kaynağını arıyorsak, insanlara uyuşturucu testi yapmak yerine; aptallık, cahillik, açgözlülük ve güç hayranlığı testi uygulamalıyız.” Patrick Jake O'Rourke