2021’in ilk sabahı kalktığımda ilk işim her günkü gibi pencereyi kontrol etmek oldu. Dışardan gülümseyen güneşi arıyordum aslında…2021’i de kucağına almış da gelmiş miydi?

Yoksa yine aylardır takındığı asık suratıyla mı, nazlı edasıyla mı gelmişti. Ham hayaldi bu. Güneş de yoktu, umut da. Pencereyi açtığımda, dışarda bekleyen acı soğuk:” Ne iyi ettiniz de pencereyi açtınız, donduk dışarda!” deyip, içeri arsızca bocalama girmesin mi?

Kapımızın önündeki yaprağını dökmeyip te, meyvesine kıyan ve dört mevsim yeşil kalabilen ağaçlara baktım uzun uzun… Gökyüzünün durumu ise bildiğiniz gibiydi. Türkiye’nin bizi kıskandıran maviliği ve güneşi yoktu elbette. İnsan da görünmüyordu ortalıkta kuşlar da.

Yeni yıl umut demek. Umut ise geleceğin mutluluklar getireceğine dair hayal kurmak. Yani insanı yaşama bağlayan tek şey. İşte bu duygularla kimimiz çok lüks yerlerde, belki ülkemizden uzakta, kimimiz ise evinde ya da görev başında “merhaba” dedik 2021’e...

Hastane köşesinde acı çekenler de vardı, hatta yakınını kaybedip gözyaşı dökenler de... Ama dilekler, istekler hep aynı yöndeydi:

Bir önceki yıldan daha iyi ve daha güzel olsun...

Zaten yeni yılı “yeni bir yıl” yapan da bu değil mi? Yoksa her şey eskisi gibi kalacak, unutmak istediklerimiz hafızalarımızdan silinmeyecek, beyaz bir sayfa açılmayacaksa, buna yeni değil “yine bir yıl” demek daha doğru olmaz mıydı?

Oysa biz temenni ediyor ve diyoruz ki:
Yeni yıl herkes için yeni bir başlangıç olsun. Herkesin “hayal listesi” de tamamıyla gerçekleşsin.

10 OCAK ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ

Türk basın tarihine ‘Dokuz patron olayı’ olarak geçen ve gazetecilerin haklarının ilk kez yasal güvence altına alındığı gün 10 Ocak 1961’dir.

1961-1971 arasında “Çalışan gazeteciler bayramı” adıyla kutlanmış; 1971 yılındaki askeri müdahaleden sonra ülkede gazetecilerin bazı haklarının geri alınması üzerine kutlama gününün adı, "10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü" olarak değiştirilmiştir.

‘10 Ocak’lar ve ‘24 Temmuz’lar aslında biz gazeteciler için bayram günü değil, dayanışma günleridir. Günümüzde meslektaşlarımızın çalışma ve yaşama koşulları, ne yazık ki yaptıkları onurlu meslekle, asla bağdaşmıyor. Gazetecilerin özellikle yerel medyada çalışan meslektaşlarımızın, çalışma koşulları mutlaka iyileştirilmeli ve daha insanca yaşayabilmeleri, ailelerini geçindirebilmeleri için düzenlemeler yapılmalıdır.

Güçlü toplum, güçlü basınla mümkündür sözünün realitesinin olabilmesi için, toplumun gazete okuma oranının yanı sıra, basın emekçilerinin çalışma ve sosyal haklarının da yaşanılabilir bir seviyede olması gerek.

Atatürk diyor ki; Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikri gıdayı vermekte, hulasa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.”

Bu duygu ve düşüncelerle, tüm meslektaşlarımın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyorum.