Asgari ücretli açlığa mahkum edildi

Remzi Akbaş'ın "Asgari ücretli açlığa mahkum edildi" başlıklı köşe yazısı

Kamuoyunun merakla beklediği Asgari Ücret, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan tarafından 23 Aralık tarihinde 3.toplantıyla açıklandı.

Alınan karara göre mevcut asgari ücrete yüzde 27'lik artış yapılarak 1 Ocak 2026'dan geçerli olacak şekilde net 28 bin 75 TL'ye çıkarıldı.

Artış oranı açıklanmadan önce Çalışma Bakanı Işıkhan toplumsal barış, ekonomik iyileşmeler, enflasyonla mücadele, popülist yaklaşımlar gibi retorik sözler sarfetti.

İşçi tarafının sözde temsilci konumunda bulunan Türk-İş Konfederasyonu komisyon toplantılarına başından beri katılmadı.

Katılmama gerekçesini de komisyonun yapısının adil oluşmadığı gösterildi.

Elbette bu noktada haklılık payı var ancak bu komisyonun yapısı ilk kez mi akıllarınıza geldi? Geçtiğimiz yıllarda neredeydiniz; diye sorulmaz mı?

Türk-İş'in Kasım ayında tespit ettiği açlık sınırının 29 bin 828 TL olduğu bir ortamda asgari ücretin 28 bin 75 TL olması haksızlık değil mi?

Elbette bu kabul edebilecek bir oran değildir. Ancak böyle bir yönetim sisteminde hak aramak kolay değil.

Ülkemizde özel sektör çalışanları gelir düzeyine göre iki grupta toplanıyor. Bunları, üsttekiler ve alttakiler olarak söyleyebiliriz.

Üsttekiler yani üst gelir gurubuna dahil olanların aylık gelirleri 97 bin TL üzeri, alt gelir gurubunda olanları da 97 bin TL ve altında olanlardır. Burada 97 bin159 TL "yoksulluk sınırı" baz alınmıştır.

Türkiye'de çalışan nüfusun yüzde 10'u üst gelir gurubunda aylık aldığı belirtiliyor.

2024 TÜİK verilerine dayanarak DİSK-AR'ın yaptığı araştırmaya göre de Asgari Ücretli'nin yüzde 13'ü asgari ücretin 2 katından fazla aylık alıyor. 2026 yılında da bu oranın korunacağı varsayılıyor.

28 bin TL ve altı aylık alanların oranı ise yüzde 47 olarak belirtildi.

Ülkeyi yönetenler toplumsal yaşamı ücret politikası ile baskılayarak dizayn edemez. Bu, gün gelir sosyal patlamaya neden olur. Fuhuş artar, hırsızlık artar, gasp ve çetecilik artar, dolandırıcılık artar, kumar ve uyuşturucu ticareti artar...

23 yıldan beri tek parti iktidarı tarafından yönetilen ülkemizde çalışan nüfusun yarısı asgari ücretle geçim sağlıyor. Bakıldığında Asgari ücretin milli gelirden aldığı pay yüzde 38,8 ile son15 yılın üçüncü en düşük seviyesinde oldu. Bu oran 2015'te yüzde 66 seviyesindeydi.

Esasen asgari ücret yıllık olarak değil, 6'şar aylık dönemler içinde belirlenmesi daha adil olacaktır.

Elbette özel sektörün zor süreçlerden geçtiği de değerlendirilmelidir. Ancak burada elini taşın altına sokacak olan hükümettir. Kişi başına olan asgari ücret destek primlerini önemli seviyede artırmış olsa işletmeler de çalışanlar da mutlu olacak. Önümüzdeki yıl bu destek bin liradan, bin 270 TL'ye çıkarılacak.

Zaman zaman Türkiye'nin ekonomik gelişmişlik düzeyinde dünyanın ilk 10 içinde yer alacağına yönelik hedef koyanlara hatırlatayım:

Bu asgari ücret Avrupa ülkeleri arasında son sıralarda yer almıştır. O nedenle belirlenen ücret adil olmamıştır. Hayat şartlarının giderek zorlaştığı bir ortamda yeni bir yıla girerken açlık sınırına mahkum edilen asgari ücretle toplumsal barış sağlanamaz!

{ "vars": { "account": "G-YL44BW7VWJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }