Değişmeyen tek şey değişimdir

Değişim dediğimizde akla ilk gelen ‘Değişmeyen tek şey değişimdir’ cümlesi olur. Fakat ben sizlere bu klişelikten uzak bir noktadan yazmak istiyorum. Değişim gelişimi var hale getirmektedir. Değişimin başlaması değişimle ilgilenen düşünceye sahip olmaktır. Değişim genel yapısıyla ‘ben’ değil ‘biz’ duygusunu barındırmaktadır.

 

Bizler bir şeyleri beklerken değişim için, ömür geçiyor. ‘Şu olsun sigarayı bırakacağım’ diyorsunuz, fakat o sigara paketi bile size inanmıyor. ‘Şu tarih bir gelsin’,’şu iş bir bitsin değişeceğim’,’Bu sene benim senem olacak’ gibi hep yarına umut bağlayan cümleler.

 

Hanımlar ve beyler değişim size inanmaktan vazgeçiyor… Bir kere deniyorsun, olmuyor, belki ikincisinde olacak bu seferde etraf baskısı yüzünden yapamıyorsun yine olmuyor, üçüncüsünde sende olacağına inanmıyorsun ve böyle kabulleniyorsun. Bu seferde öğrenilmiş çaresizlik başlıyor. Nerde kaldı değişime olan ihtiyaç?

 

Değişimi istemek ve değişimi yaşamak birbirinden farklı duygular ve durumlar içermektedir. Değişimi yaşıyor olmak farklı rüzgarları hissetmektir. Örneğin yağmurlu havanın dinmesinin ardından açan güneş…Ya da yağmurla güneşin birleşmesinden oluşan gökkuşağı... Bu örnekler birer değişim örneğidir. Aslında bizler değişim yaşarken ne yapacağımızı bilemez hale geliriz. Değişim bazı bireyler için olması zorunlu halde iken bazı bireyler içinse arzu halidir. Zaman zaman hayatımızda değişime ihtiyaç duymuş ve değişim rüzgarlarını kendimiz davet etmişizdir.

 

Yaşam boyunca değişime uğramaktan ve değişimi çağırmaktan korkmayın…

 

Değişim rüzgarlarını hissetmeden dahi bazı alışkanlıklarımızı, yaşam biçimlerimizi, yaptıklarımızı ve sevdiklerimizi değiştirme arzusuna kapıldığımız anlar vardır. Bazen yüksek sesle söyleriz bu değişime olan ihtiyacımızı, bazen de kılımızı dahi kıpırdatmayız. Bir gün değişim kendiliğinden yükselmeye başlar ve giderek şiddetini arttırır. Eğer buna hazır değilsek paniğe kapılırız. Bulunduğumuz yere sıkı sıkı tutunmaya özen gösteririz. Etrafa bağlanmaya çalışırız, mevcut konum yeter ki ‘değişmesin’… Aslında değişim kendiliğinden yükselmemiş miydi! Öyleyse değişimin kendisinin değişime ihtiyacı yok mudur?

 

Değişimden korkmamalıyız. Gerekli yerde gerekli şekilde gerçekleşecek olan değişim yerinde olan değişimdir. Hayatınızda değişimlere önem verin, lakin değişim belki de olası durumun rehavetini sonlandıracak veya olası durumun olumsuzluğundan arındıracaktır.

 

Saatin hiç yerinde saydığını göreniniz oldu mu? Tabii pil bitmesi dışında... Hayır, ben sanmıyorum. Hayatımızın her anında bizimle olan zaman dahi değişiyorsa bizler neden değişime olanak vermiyoruz?  Bizler değişmemek için sıkı sıkı tutunduğumuzda, değişim daha sert rüzgarlarla yükseliyor. Rüzgarların savurması mı yoksa kendi gücümüzle attığımız adım mı? Bizler aslında her yeni gün için yaptığımız planların içinde değişimi bir şekilde bir yerlerde bulunduruyor ve bekletiyoruz. Sadece değişim arzusunu hatırlamamız gerekiyor. Bizleri ve hayatımızı zorlayan rüzgâr, bizi destekleyen enerjiye dönüştüğünde çok daha olası bir yaşam içinde olacağız… Değişim için yarını bekleme belki yarın çok geç olacak…