Free tax eşitliği

Selman Yümnü'nün "Free tax eşitliği" başlıklı köşe yazısı

Dünya tuhaflaştı. Ama Türkiye daha da tuhaflaştı.

Vergisiz alışveriş (nam-ı diğer “free tax”) sistemine dair yeni bir istatistik okudum: Türkiye’ye gelen turistlerin aldığı free tax fişleriyle, yurt dışına giden Türk vatandaşlarının aldığı free tax fişleri neredeyse başa baş gitmiş. Hadi buyurun.

Oysa turist sayısı ile bizim yurt dışına çıkan sayımız arasında uçurum var. Milyonlarca turist geliyor ülkeye; biz ise vize bulabilirsek, kredi kartını zorlayabilirsek bir şekilde çıkış yapabiliyoruz. Ama iş vergi iadesine gelince eşitlik sağlanmış! Peki nasıl oluyor bu? İzahı çok basit ve acı: Türkiye pahalı bir ülke oldu. Hatta yerli için değil sadece, yabancı için de pahalı.

Artık Avrupalı turist Kapalıçarşı’da etiket görünce geri çekiliyor. Parfüm, çanta, saat... Bakıyor, dönüyor. Çünkü kendi ülkesindeki fiyatla buradaki fiyat başa baş olmuş. Üstüne bir de döviz kuru avantajı eriyince alışveriş hevesi kalmıyor. Zaten gelen turistin profili de değişti. Eskiden Paris’ten, Berlin’den turist gelirdi; şimdi daha çok bütçe turizmi yapılıyor. Geliyor, geziyor, yiyor, gidiyor. Alışveriş ise düşüşte. Bize döviz bırakan turist tipi azalıyor.

Ama Türk turist öyle mi? Bir çıkıyor yurt dışına, adeta alışveriş listesiyle. AVM AVM geziyor, market market dolaşıyor. Çünkü orada ürünler burada gördüğünün yarı fiyatına. Hatta bazen üçte birine. Üstelik kalite farkı da cabası. Ayakkabıdan tablete, deterjandan tencereye kadar ne varsa valize dolduruluyor. Çünkü Türkiye’de her şey pahalı. Sadece gıda değil, elektronik değil, artık bezelye bile lüks sınıfında.

İşte o yüzden Türk vatandaşı, pasaportuna damga vurulunca ilk işi “tax free” formunu öğrenmek oluyor. İade oranı yüzde kaç, hangi markalar dahil, hangi terminalde işlemi yapacak… Hepsi ezberde. Çünkü biliyor ki vergisiz alışveriş yapabileceği birkaç gün dışında, yılın geri kalanında bu ürünleri rüyasında bile göremeyecek.

Bu dramatik “free tax eşitliği” aslında başka bir eşitsizliğin sonucudur: Satın alma gücü eşitsizliği. Bir ülkede turist bile alışveriş yapmaktan vazgeçiyorsa, yerli zaten çoktan vazgeçmiştir. Ve yurttaşı başka bir ülkede AVM kuyruklarında sabahlıyorsa, bu sadece kur meselesi değildir. Bu, ekonomik yönetim meselesidir.

Devlet, kuru kontrol ediyor gibi yapıp enflasyonu serbest bırakırsa; TÜİK, rakamla oynayıp çarşıyı inkâr ederse; ekonomi yönetimi "biz bu işin kitabını yazdık" deyip halkı deftere yazarsa, sonuç işte budur.

Vergiyi bile başka ülkeden iade almaya çalışan bir milletin hikayesidir bu.

Sözün özü:

Biz alışverişte “ucuz olanı” ararken, yabancı Türkiye’den “hiçbir şey almamayı” seçiyor. Çünkü bu ülkede sadece ürün değil, ekonomi yönetimi de pahalıya mal oluyor.