Görünmeyen yük

Hasret Aksoy'un "Görünmeyen yük" köşe yazısı

Ev hanımı olmak yalnızca evde oturmak değildir. Çoğu zaman gündelik yaşamın görünmeyen omurgasını taşıyan, çocukların büyümesini, evin düzenini, ailenin huzurunu sağlayan; emek verdiği halde çoğu kez bu emeğin karşılığını maddi ya da manevi olarak göremeyen bir iştir. Toplumumuzda ise bu emeğe bir de ikinci bir yük eklenir: Kadının, evdeki sorumluluklarının yanında ekonomik kaygıları da üstlenmesi gerektiği düşüncesi. Bugün birçok ev hanımı, çocuk büyütürken, evi çekip çevirirken bir yandan da bahçelerde, tarlalarda, günlük işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Çünkü toplum, “Kadın evde oturuyorsa bir şekilde kazanç da sağlamalı” diye dikte ediyor.

Bu durum, kadına fazlasıyla ağır bir yük yüklüyor. Çalışan, kariyer sahibi kadınları tenzih ediyorum; sözüm, evinde çocuğuna, ailesine, düzenine sahip çıkan, sabahın ilk ışığıyla gününü ailesi için örgütleyen kadınlara. Bir erkek “Bugün ne pişirsem” diye düşünmüyorsa, evin geçimini düşünmek de kadının görevi olmamalıdır. Kadın, zaten hayatın en temel sorumluluklarını; evin düzenini, çocukların eğitimini, ruhsal gelişimini, hatta ailenin duygusal dengesini omuzlamaktadır. Buna bir de maddi kaygı eklenmesi, toplumun kadın emeğine karşı adaletsizliğinin en belirgin örneğidir.

Bir ev hanımı sabah kalktığında gününün her anı planlanmıştır: Çocukların kahvaltısı, okula hazırlanması, evin temizliği, yemek hazırlığı, alışveriş, yaşlı bakımı… Bu zincir hiç bitmez. Akşam olunca da zihinsel yorgunluk yerini çoğu zaman “Yarın ne yapacağım” telaşına bırakır. Buna rağmen, bu emeğin değeri genellikle göz ardı edilir; çünkü ev işleri para kazandırmadığı için görünmez sayılır. Oysa bir toplumun gerçek ekonomik gücü, sadece dışarıda çalışanların değil, evini ayakta tutan kadınların emeğiyle de ölçülür.

Kadının evdeki emeği, üretimin sessiz bir parçasıdır. Bu emeği küçümsemek ya da “Yetmezmiş gibi dışarıda da çalışmalı” demek, kadınların yaşam hakkını daraltmaktır. Herkesin yapması gereken, bu görünmeyen emeği takdir etmek, paylaşmak ve kolaylaştırmaktır. Çünkü adalet, sadece iş bölüşümünde değil, yük paylaşımında da başlar.

Ev hanımı olmayı tercih eden ya da şartlar gereği evde olan her kadın, toplumun değer zincirinde eşit bir yere sahiptir. Onun emeği, alın teri, sabrı; ülkenin gerçek üretimidir. Bu yüzden, kadının omzundaki yükü hafifletmek bir lütuf değil, toplumsal bir görevdir. Kadının huzuru, ailenin huzurudur; ailenin huzuru ise bir toplumun temeli.

{ "vars": { "account": "G-YL44BW7VWJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }