Hala tehlikenin farkında değiliz

Ayşenur Elmacı'nın "Hala tehlikenin farkında değiliz" başlıklı köşe yazısı

Yaz aylarında ortalıkta pek görünmeyen, adını unuttuğumuzu sandığımız o küçük ama büyük tehlike, yani kokarca böceği, yeniden sahneye çıktı. “Ama bir çıktı, pir çıktı!” derler ya, tam da öyle oldu. Sanki yaz boyunca bizleri uzaktan izlemiş, mevsim dönüp serinlik kendini göstermeye başlayınca yeniden harekete geçmiş gibi. Fakat en vahim olan ne biliyor musunuz? Bizler hala bu tehlikenin farkında değiliz.

Kokarca böceği, sanıldığı gibi sıradan bir haşere değil. Bu canlı, birkaç yıldır Karadeniz başta olmak üzere Türkiye’nin birçok bölgesinde sessiz ama etkili bir şekilde yayılıyor. İlk bakışta zararsız gibi görünse de tarım için tam bir kabusa dönüşme potansiyeline sahip. Mısırdan fındığa, elma, armut, üzüm, sebze ve süs bitkilerine kadar yüzlerce ürünü etkileyebiliyor. Yani soframıza gelen her nimetin bir kısmını, bu böcek kendi payına düşen “zarar” olarak alıyor.

Bugün fındık üreticileri bu zararlının etkisini çoktan hissetti. Fındık kabuklarının içinin boş çıkması, ürün kalitesinin düşmesi ve rekoltenin azalması gibi sonuçlar artık her yıl biraz daha artıyor. Ancak mesele sadece fındıkla sınırlı değil. Kokarca böceği, ülkemizin her köşesinde, bitki örtüsüne ve tarımsal üretime ciddi tehdit oluşturuyor.

Kışla birlikte evlerimize de giriyor. Kokarca böceğini yalnızca tarlada görmekle kalmıyoruz; sonbaharla birlikte şehirlerde, evlerimizde de görmeye başladık. Çünkü bu böcek, soğuktan korunmak için duvar aralarına, pencerelerin kenarına, evlerin sıcak köşelerine sığınıyor. O rahatsız edici kokusunu da işte tam bu dönemde, yani kendini korumaya aldığı zaman yayıyor. O yüzden adı “kokarca böceği.” Ancak, sadece kokusuyla değil, oluşturduğu ekolojik ve ekonomik tahribatla da hatırlamamız gereken bir canlı bu.

Neden hala ciddiye almıyoruz?

Belki de sorun tam olarak burada. Biz bu tür tehlikeleri, tıpkı bir dedikodu gibi duyup geçiyoruz. Birkaç haber, birkaç sosyal medya paylaşımı... Sonra unutuyoruz. Ta ki kendi bahçemizdeki meyve ağaçları zarar görünceye kadar, oysa artık bu zararlıyı “önemsiz bir böcek” olarak değil, ulusal bir tarımsal risk olarak görmemiz gerekiyor.

Tarım İl Müdürlükleri’nin, Ziraat Odaları’nın, belediyelerin ve elbette halkın birlikte hareket etmesi şart. Çünkü bu böcekle mücadele yalnızca ilaçlama ile değil; bilinçli takip, toplu mücadele ve erken uyarı sistemleriyle yapılabilir. Yoksa her geçen yıl biraz daha yayılacak, biraz daha kökleşecek.

Kokarca böceğini ortadan kaldırmak kısa vadede mümkün değil. Ancak çoğalmasını ve zararını azaltmak mümkün. Bunun için:

Tarım alanlarında erken tespit ve toplu mücadele yapılmalı, böceklerin kışlama döneminde saklandıkları alanlar temizlenmeli, vatandaşlar bu konuda bilinçlendirilip eğitilmeli ve en önemlisi, doğal düşmanları (Örneğin; Trissolcus japonicus türü yaban arısı) gibi biyolojik mücadele yöntemleri araştırılmalı. Bu konu artık “birkaç köyün” ya da “birkaç çiftçinin” meselesi olmaktan çıktı. Kokarca böceği, ülke çapında bir ekosistem problemi haline geldi.

Bugün görmezden geldiğimiz bir böcek, yarın soframızdaki ekmeği, çayımızdaki yaprağı, fındığımızdaki verimi tehdit edebilir. Bu yüzden hala “tehlikenin farkında değiliz” demek, sadece bir tespit değil, aynı zamanda bir uyarıdır.

Doğa sessizdir ama intikamı sessiz olmaz. Biz önlem almazsak, kokarca böceği gibi istilacı türler alır. Şimdi farkında olma, bilinçlenme ve birlikte hareket etme zamanı. Çünkü farkında olmadığımız her tehlike, büyüyerek kapımızı çalar.

{ "vars": { "account": "G-YL44BW7VWJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }