Toplumların yükselişi, güçlü binalarla, büyük şehirlerle veya kalabalık nüfuslarla ölçülmez. Bir milletin gerçek kalkınması; ilimle yoğrulmuş, edep ve ahlakla yetişmiş, kimliğini ve değerlerini bilen nesiller yetiştirmesiyle mümkündür. Bu büyük sorumluluğun en ağır yükünü sırtlayanlar da öğretmenlerdir. Tarih boyunca ilmin izzetine omuz veren bütün eğitim emekçileri, sadece bir mesleği yerine getirmemiş; bir milletin kaderini şekillendirmişlerdir.
Kur’an-ı Kerim’in ilk emri olan “Oku!” hitabı, insanlığı cehaletten ilme çağırmış; Peygamber Efendimiz’in “Ben muallim olarak gönderildim” buyruğu ise eğitimin, peygamberler yolunun bir devamı olduğunu göstermiştir. Yüce Kitabımızda geçen “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ayeti, öğretmenliğin hem toplumsal hem de manevi değerini çarpıcı bir şekilde ortaya koyar. İlim öğretenin ve öğrenenin makamının ne kadar yüce olduğu yine ayetlerle bildirilmiştir: “Allah, içinizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir.”
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) ise ilme değer veren bütün insanları müjdelemiş ve şöyle buyurmuştur: “İnsan öldüğü zaman amel defteri kapanır; ancak şu üç şey hariç: Sadaka-i cariye, kendisinden istifade edilen ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlat.” Bir öğretmenin yetiştirdiği her öğrencinin iyiliği, güzel davranışı, hayırlı hizmeti; onun amel defterine yazılan tükenmeyen bir sadaka hükmündedir.
Öğretmenlik, sadece bilgi aktarma işi değildir. Öğretmen, Allah için öğreten; Kitab’ın nurunu öğrenciye ulaştıran; ilimle beraber edebi ve ahlakı da öğreten kişidir. Bu yönüyle öğretmenlik mesleği, ibadet şuuru taşıyan bir görevdir. Çünkü bir çocuğun zihnine doğruyu yerleştiren, kalbine merhameti koyan, diline doğruluğu öğreten kişi; toplumun geleceğini inşa eden kişidir.
Efendimiz’in bir hadisi, öğretmenin gönül dünyasında neyi hedeflemesi gerektiğini açıkça gösterir: “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” Öğrencisine merhametle yaklaşan, onu kırmadan, incitmeden ilim öğreten her öğretmen, bu sünneti yerine getiren bir eğitim neferidir.
Bu kutlu mesleğin örnekleri tarihimizde çoktur. Bir medrese hocasının, gece kandil ışığında ders hazırlığı yaparken talebeleri için ettiği şu dua, aslında bütün öğretmenlerin gönlünde taşıdığı temiz niyetin özeti gibidir:
“Allah’ım! Bu yavrulara öyle bir ilim ver ki, bu ilim memleketlerine nur olsun, ailelerine huzur olsun, insanlığa fayda olsun. Benim adım unutulsun ama onların adamlığı unutulmasın.”
Bugün de yurdumuzun dört bir yanında, köy okullarında, şehirlerde, büyük metropollerde aynı samimiyetle evlatlarımızı yetiştiren öğretmenlerimiz; toplumumuzun sessiz kahramanlarıdır.
Öğretmen, öğrencisine sadece ders anlatmaz; duruşuyla, sözüyle, ahlakıyla bir ömür örneklik eder. Bu yüzden öğretmenlik, masa başı bir iş değil; kalp ve karakter inşa eden bir sanattır. Öğretmen; evin direği, okulun ruhu, toplumun vicdanıdır.
Bu özel gün vesilesiyle, başta Kur’an’a, kitaba, ilme hizmet eden bütün öğretmenlerimiz olmak üzere, vatanın dört bir yanında fedakârca çalışan tüm eğitim emekçilerini saygı, hürmet ve dua ile anıyoruz. Ruhu şad olan eğitim şehitlerimizi rahmetle yâd ediyoruz.
Allah, ilim öğretenlerin gönlünü ferah, ömrünü bereketli kılsın.
Nice nesilleri imanla, ilimle, edep ve ahlakla yetiştiren bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü kutlu olsun.