Kış ayına yavaş yavaş girmemizle, havaların soğumasıyla birlikte elinden tutmamız gereken insanları da unutmamamız gerektiğini hatırlatarak bu haftaki köşe yazıma başlamak istiyorum. Soğuk günlerde sadece kendi sıcak evimizin huzurunu değil, o sıcaklıktan mahrum kalanları da düşünmemiz gerekiyor.
Sosyal devlet, vatandaşlarına yalnızca temel hak ve özgürlükleri sağlamakla kalmayıp; aynı zamanda onların sosyal durumlarını iyileştirmeyi, insan onuruna yakışır bir yaşam sunmayı ve sosyal güvence altına almayı görev bilen devlet anlayışıdır.
Yoksulluk, her ülkede üretim gücünün zayıflığıyla ortaya çıkar. Yoksul toplumlar genellikle eğitimsizdir; eğitimsiz toplumlar da yoksulluk sarmalından kurtulamaz. Bu nedenle dünyanın neresinde olursa olsun her ülke, yoksullukla mücadele etmek zorundadır. Çünkü yoksulluğun önüne geçemeyen ülkeler, ekonomik, kültürel ve siyasal gelişmelerin dışında kalır. Bu gelişmeleri izleyemeyen toplumların da varlıklarını uzun süre koruyabilmeleri mümkün değildir.
Ülkemizde yoksullukla mücadele kapsamında pek çok kamu kurumu, yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşu; farklı muhtaçlık kriterlerine göre ayni ve nakdi yardımlar yapmaktadır. Bu yardımlar sayesinde yoksul bireylerin beslenme, barınma ve temel ihtiyaçlarının karşılanması, daha refah bir yaşama kavuşmaları hedeflenmektedir.
Sosyal yardım, temel gereksinimlerini karşılayamayan kişilere yönelik bir sosyal güvenlik yöntemi ve sosyal hizmet alanıdır. Muhtaçlık tespitine göre yoksullara karşılıksız olarak verilen ayni veya nakdi yardımlar, onların kendi ayakları üzerinde durmalarına destek olmayı amaçlar. Sosyal yardımlar, sosyal güvenlik sistemi içerisindeki primsiz programlar kapsamında değerlendirilir ve çoğunlukla vergilerle finanse edilir.
Buraya kadar hepimiz aynı noktadayız. Yönetmelikler bellidir; ancak hiçbir yönetmelik, “Yoksul vatandaşlar için bir adım atmayın, girişimlerden kaçının” demez. Tam aksine, toplumun dayanışmasını güçlendiren adımlar atmayı destekler.
Bu noktada Karasu ilçemizde güzel bir örnek oluşturabiliriz. İlçe merkezinde belirli bölümlere ayrılmış bir alan oluşturularak, ekmek, un, yağ, pirinç, çay gibi temel gıdaların uygun fiyatla satılabileceği veya ihtiyaç sahiplerine ulaştırılabileceği bir girişim başlatılabilir. Bu tür bir proje, hem ilçemiz için hem de diğer bölgeler için örnek teşkil eder.
Zor bir proje olduğunu düşünmüyorum. Aksine, iyi organize edildiğinde ve gönüllü desteğiyle yürütüldüğünde oldukça etkili sonuçlar doğurabilir. Yıl içinde sadece birkaç kez yardım kolileri dağıtmak yerine, insanların haftalık ihtiyaçlarını utanmadan, çekinmeden karşılayabilecekleri bir “paylaşım alanı” kurabiliriz.
Elbette “Bu gıdaların masrafı nereden karşılanacak?” diye soranlar olacaktır. Ancak unutmayalım ki, çoğu zaman işlevsiz derneklere yapılan yardımların çok küçük bir kısmı bile böyle bir projeye yönlendirilse, bu girişim fazlasıyla destek bulur. Önemli olan niyet etmek ve bir adım atmaktır.
Unutmayalım, zoru başarmanın yolu zor yollardan geçer. Biz elimizi uzattıkça çoğalırız; paylaşmayı bildikçe güzelleşiriz. Örneğin en güzeli olalım.