Üzüntüye ufak bir mola…

Bugün hüzün ve üzüntü gibi duygularımızı bir nebze olsun uyutup, güzel bir gün yaşama günüdür. Bugün güzel bir gün. Bu gün bayram. Bütün bayramlar kelimenin taşıdığı anlam üzerine mutluluk ifadesini aklımıza getirir.

 

Bayram; sevinç, mutluluk, toplumsal kaynaşma, hareket ve bereket kavramlarını içerir. Bayram kelimesinin anlamının verdiği duyguyla içimizde yeşeren hoşgörü ve sevgi ortamı, bizler için tüm olumsuzluklara rağmen huzur verici günlere olanak sağlamaktadır.

 

Ramazan bayramı, bizler için yüzyıllaradır süre gelen şu söze hitap eder: tatlı yiyelim tatlı konuşalım. Ramazan bayramı halk ağzında ‘şeker bayramı’ olarak da nitelenmektedir, sebeplerinden biri ise şeker hemen hemen her kültürde beslenme ve keyif arasındaki bağlantıyı sağlamaktadır. Tatlı bizlere güzel görünen ve güzel gelen işin keyifli kısmıdır.

 

Bayram denilince; çocukluğumuzda kalan mutlu anları hatırlarız, sonsuz mutlulukların zirveye ulaştığı günler gelir aklımıza, belki de geri dönüşü imkansız olan fakat bizlerin içinde her zaman güzelliği uyandıran günler…

 

Günümüzde yaşadığımız salgın hastalık nedeniyle bu bayramı kendi evlerimizden ve birbirimizden uzak olarak geçirmek durumundayız lakin, hepimiz bu günleri atlatacağımıza olan inancımızla bu bayramı böyle geçirip daha güzel günleri bekleyeceğiz.

 

Belki de bu salgının bizlere verdiği derslerden biri de şudur; bayramları ‘tatil beldeleri’ olarak görmemek gerekiyordur. Bayram denilince bir çoğumuz maalesef manevi duyguların yanı sıra tatil duygusuyla yaşamaya başlamıştı ve yolculuk sahil tatilleri oluyordu.

 

Oysa eski bayramlar ne güzel bayramlardı değil mi?

 

Dedeler, nineler, analar, babalar, teyzeler, halalar, amcalar, dayılar, yeğenler, kuzenler kocaman kalabalıkların kavuştuğu, özlem ve hasretin giderildiği, yüzlerde hep bir tebessümün olduğu, sofralarda birlik ve beraberlik içinde yemekler yenildiği, neşeli hayatların yaşandığı günlerdi, bayramlarımız… Elbette kaybetmiş değiliz o günlerimizi, elbette devam ettirebiliriz o neşelerimizi ve elbette birliğimizi sürdürebiliriz, lakin sadık kalmak gerekir; sevgiye ve iyiliğe…

 

O zaman eski günleri hatırlamak gerekmez mi?

 

Belki de unuttuğumuz o günleri hatırlayarak geri kazanabiliriz. Bayram neredeyse bir hafta önceden başlardı tüm evlerde.

 

Bayram temizliklerimiz vardı; camlar, halılar, tüller ve daha nice yapılan o telaşlı temizlikler. Bizi bayramın güzelliğine hazırlayan o tatlı telaşlar.

 

Bayram baklavalarımız vardı, komşuların el birliğiyle hazırladığı mükemmel tatlılarımız vardı.

Bayram alışverişlerimiz; hele ki yaşınız biraz daha küçükse o alışverişte alınan kıyafetleri giyebilmek için gün sayarsınız, yaklaşan her sabahın başında dolabı açıp o kıyafetleri seversiniz ve akşamında bir günün daha bitmesiyle bayramın yaklaşmasına sevinirsiniz.

 

Ve o sabah geldiğinde bayram namazlarına gidilir. Erkeklerin namaza gitmesiyle evde başlayan kahvaltı hazırlıkları, namaz bitimini bildiren seslerle sofralarda son dokunuşlar yapılır. Büyük bir mutlulukla bayramlaşma yapılır. Küçüklerin en önemli aktivitesi ise büyüklerin ellerini öperek bayram harçlığı mücadelesini başlatmaktır.

 

Bu bayram evlerimizde küçük ailemizle birlikte gireceğiz neşeli günlerimizi ve bol bol telefon görüşmeleri yaparak yine birliğimizi koruyarak sevinçlerimizi paylaşacağız. Çocukluğumuzda sakladığımız o güzel bayramları bu bayramda en güzel şekilde yaşamalıyız. Bu zor günlerin geçeceğine olan inancımızla neşeli yaşayacağız bayramımızı.

 

Belki de unuttuğumuz tüm güzel günlerin hatırlanması içindir bu yaşanılan zorlu günler, belki de daha sıkı sarılırız sevdiklerimize, belki de kötülüklere izin vermeyiz birlik içinde, belki de alacağımız derslerle daha sıkı tutunuruz hayatımıza…

 

Ramazan bayramımızın; ailemize, sevdiklerimize, memleketimize ve vatanımıza hayırlar getirmesini diliyorum ve ramazan bayramımızı kutluyorum…