Ya tutarsa!

Remzi Akbaş "Ya tutarsa!" başlıklı köşe yazısı

Türkiye'nin gelir düzeyi ile halkın refahı arasında bir korelasyon ortaya koyduğumuzda nüfusun yüzde 20'sinin yüzde 80'inin gelirine eşit bir durum ortaya çıkacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 9 Eylül'de Kabine Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “2028 sonunda inşallah 1,9 trilyon dolarlık bir ekonomi olacağız. Kişi başına gelirimiz ilk kez 21 bin doları yakalayacak” demişti.

Elbette bu temenni ve hedeflerin gerçekleşmesini canı gönülden isteriz ama istemekle gerçekleşme bir olmuyor. Erdoğan bu temenni ve hedefleri daha önceleri de söyledi.

Tarih: 8 Ekim 2015

Tokyo’daki Türkiye-Japonya İş Forumu’nda gerçekleştirdiği konuşmasında, “Cumhuriyetimizin 100.yılı 2023’te Türkiye’yi, kişi başına 25 bin dolar seviyesine getirmeyi hedefliyoruz” demişti.

Tarih: 2 Eylül 2022

İstanbul Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı’nda, kişi başına milli gelirin 9 bin 500 dolara dayandığına işaret eden Erdoğan "Daha da iyi olacak” şeklinde konuşmuştu.

Erdoğan’ın bu sözleri Nisan 2011’deki AKP seçim beyannamesini anımsattı. O dönem yine Erdoğan tarafından açıklanan AKP’nin seçim beyannamesinde, “Kişi başına milli gelir; 2015 yılında 14 bin 46 dolar, 2019 yılında 18 bin 685 dolar, 2023 yılında da 25 bin 76 dolar seviyesine yükselecek” denilmişti.

8 Ağustos 2025

DEİK 38.Olağan Mali Genel Kurulu ve Ustalara Saygı Ödül Töreni Programı’nda yaptığı konuşmasında, kişi başına düşen gelirin 2024'te 15 bin 463 dolara, 2025'in ilk çeyreğinde ise 15 bin 971 dolara yükseldiğine vurgu yapmıştı.

Dikkat ederseniz ortaya konulan hedeflerin hiçbiri tutmadı. Hedeflerin tutması için önce şuna karar vermeliyiz:

Sündürülebilir ekonomi mi? Sindirilebilir ekonomi mi?

Hukukun üstünlüğü mü?

Üstünlerin hukuku mu?

Türkiye’nin risk göstergelerinden biri olan 5 yıllık CDS primi 2020’de 643 baz puanla zirve yaptıktan sonra düşüş eğilimine girmiş, 2024’te ise 250 baz puana kadar gerilemişti.

Mart ayında başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere diğer il, ilçe belediyelere yönelik operasyonlar ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasının ardından 300 baz puanın üzerine çıkmıştı.

Türkiye'nin 5 yıllık kredi risk primi (CDS) CHP kurultaylarına yönelik iptal başvuruların reddedilmesiyle birlikte geçtiğimiz hafta itibariyle 220 puana kadar gerileyerek 4 Mart'tan bu yana en düşük seviyeyi gördü.

Şunu görmek lazım:

Gelişmekte olan 20 ülke arasında da Arjantin'den sonra en yüksek CDS puanı olan ülkeyiz.

CDS'lerin önemine gelince...

CDS'ler milli geliri doğrudan etkilemektedir. Yani doğrudan yatırımın gelmesinin ve buna bağlı kişi başına düşen milli gelirin artmasının önemli parametresi CDS'lerin düşük olmasıdır. Avrupa’da ortalama 30 civarıdır.

Karşımızda 22 yıldır her türlü yetkiye sahip olarak ülkeyi yöneten bir siyasi iktidar var. Ancak buna rağmen çalışan nüfusun yarıdan fazlası asgari ücret alıyor.

Emeklilerin büyük çoğunluğu açlık sınırı altında maaş alıyor. Vicdanı olan söylesin;

"Açlık sınırı altında çalışarak yaşanır mı?"
2002'nin ikinci yarısında aylık asgari ücret 250 bin 875 TL (bugünün değeriyle yaklaşık 251 TL) iken bu ücretle yaklaşık 25 gr altın, (bugünün değeri 125 bin TL) alınırken,Aynı asgari ücretle o dönemde 12,5 çeyrek altın (bugünün değeriyle 100 bin lira) alınıyordu.Şimdi bütün bunlar ortada iken; kişi başına düşen milli gelir hedefi tutacağına inanıyor musunuz? Retorik sözlere bakılırsa "Ya tutarsa!"

{ "vars": { "account": "G-YL44BW7VWJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }