Zamanın hastalığı şiddet!

Ülkemizde ve tüm dünyada gelişmişliklere rağmen maalesef ki yenilemeyen durumlardan biri şiddet halidir. Gelişen dünyanın engel olamadığı hatta gelişmişlikle orantılı olarak azalması gerekirken yer yer artış göstermektedir.

 

Toplumda şiddetle ilgili algı değişimi gerekmektedir, bizler birçok şiddet durumuyla karşı karşıya gelmişizdir; örneğin okullarda, aile içinde, sokakta bu hallerle karşılaşırız. Ve özellikle şuna da değinmek istiyorum: Şiddet hiçbir durumda meşru olamayacak kavramların başında gelmelidir.

 

Toplumun şiddete karşı ihtiyaç duyduğu duygunun gönül bağı olduğunu düşünüyorum. Aklınıza gelen ilk şiddet görüntüsünü düşünün, neden gerçekleşti? Oluşan o durum içinde ‘gönül bağı’ ne derece vardı! Var mıydı? Belki de dereceye girecek kadar dahi yoktur. Bizler şiddeti yok edecek iletişim diline sahip bireyleriz, bunun için bize engel olacak ne var ki? Tek yapmamız gereken anlayış içinde olmak, empati kurabilmek ve iletişimi sağlayabilmektir.

 

Bir çocuğun masum olduğu halde konuşamadığı için şiddete maruz kaldığı, sessiz veya dilsiz olduğu için işkence gören hayvanları, saldırgandan zayıf olduğu için şiddete karşı koyamayan kadınları, çocukları, psikolojik şiddete uğrayan erkek ya da kadınları, toplum geleneği adına sosyal hayattan kopanları düşünelim. Düşünürken bile içinizde bir yerler cız etmiyor mu? Belki de siz belki de çocuğunuz belki de aile fertlerinizden biri şuan şiddet görüyor olabilir. Buna engel ol.

 

Bir kişi değişir, dünya değişir. Burada devreye giren ilk terim; eğitim oluyor. Şiddetin en temel nedeni eğitimsizliktir. Eğitimsizlik beraberinde hoşgörüsüzlüğü ve tahammülsüzlüğü getiriyor. Şiddet denildiğinde birinci sırada kadına şiddet gelmektedir fakat bunun tek sorumlusu erkekler değildir, böyle bir anlayış ayrıştırıcı bir durumdur.

 

Çünkü eğer bizler direkt bu konuyu erkekler üzerine maal edersek, şiddete karşı olan erkeklere hafifte olsa bizler şiddet uygulamış oluyoruz. Ben kadının gücüne inandığım kadar erkeklerinde gücüne inanıyorum ve bir cinsi diğerinden üstün görmüyorum. Sorunun kaynağı içinde bulunduğumuz toplumda birlikte hareket etmeye ihtiyacımızın olduğudur.

 

Önce sen farkına var.

 

Şiddet sadece fiziksel değildir, sözle, davranışla, aşağılamakla, hor görmekle, yok saymakla ve dışlamakla da olur.

 

Sıradan sanılan birçok şeyin aslında şiddet olduğunu anlayacaksın.

 

Bunları zaten biliyor olabilirsin, biliyorsan bilmeyenlere karşı bir adım öndesin demektir. Öyleyse sen başlamalısın, sen başla ki diğerleri senden görsün ve eğer sen örnek olursan örnek alan da artık bu döngünün bir parçası olacak.

 

Önce oku. Konusu ne olursa olsun her gün bir şeyler mutlaka oku. Çünkü insan okudukça bilinci değişir, bugün sen başlayacaksın yarın diğerleri ve göreceksin ki gönül bağın güçleniyor.

 

Gönül bağın güçlendikçe; sessizlerin, çaresiz susanların sesi olacaksın.

 

Unutmayın ki; şiddetin her türlüsü insanlık suçudur. Belki de şiddetin köküne inmeliyiz. Şiddeti asıl doğuran şeyin nedenlerine bakmalıyız ve orda şiddete meyil veren her ne ise onun önünü kesmeliyiz.

 

Bizler susarak, sesiz kalarak, hareketsiz durarak yaşanmaya devam eden şiddetin, istismarın en büyük ortakları olacağız ve biliyor musunuz; bizler etrafımıza nasıl bir örnek olursak çocuklara da öyle örnek olacağız. Şiddet psikolojik ve ya sosyolojik de olabilir, Eğer sen dik durursan, sessizliğe ortak olmazsan diğerleri de güçlenecek.

 

Şiddetin değil, sesin ortağı ol.

 

Çünkü bizler sessizlerin sesini duyamadığımız ve duyuramadığımız her an şiddetin yoluna asfaltı kendi ellerimizle atıyoruz.