Tugay Bilgen'in "Kafaya takmak" başlıklı köşe yazısı

Kafaya takmak; basit tanımla sürekli soru sorup hiç cevap vermemektir. Örnek olarak kendisine söylenen sözleri kafasına taktığını söyleyen kişiye “nasıl takılıyor” sorusunu sorduğumuzda; “neden” dedi? “Hak edecek ne yaptım?” “Acaba bende şunu söylese miydim?” “Bundan sonra ne yapacağım?” şeklinde düşünceleri olduğunu ifade eder. Dikkat edersen arkadaşım, bunlar düşünce olarak ifade edilse de aslında birer soru. Bunlara düşünce demek seni çaresiz bırakacaktır (düşünce durmaz, yok edilmez, senden bağımsız gelir ve geçer. Kısaca üstünde hükmün olmaz). Oysa sorular bize bir fırsat verir. Cevaplanabilir ise bu sorular kaybolacaktır. Hadi bir örnek üzerinden anlamaya çalışalım.

Şimdi zihni bir oda olarak düşün, bir giriş ve bir çıkış kapısı var. Girişten sorular girerken çıkıştan yalnızca cevaplar çıkabilir. Sana söylediğim ilk tanımı hatırla! Kafaya takma sürekli soru sorup hiç cevap vermemektir.

Örneğimize uyarlayacak olursak, odaya sürekli giren var ama çıkan yok demektir. Odanın akıbetini bir düşün. Oda dolmaya başlıyor. Bu oda kalabalıklaştıkça şu şikayetleri görmeye başlıyoruz; “kafam bir şey almıyor, unutkan oldum, kafam çalışmıyor, kafam kazan gibi oldu...” Kısaca zihnim eskisi gibi çalışmıyor...

Şimdi şu soru akla gelebilir. Bizim zihnimiz sınırlı mı? Bu kadar aciz mi? Hani bilgisayar henüz zihin kapasitesine ulaşamamıştı?

Zihinle ilgili şunu bilmen gerekiyor arkadaşım. Zihnin içindekiler ucu bucağı olmayan bilgiler olabilir evet, ama anlık işlem kapasitemiz kısıtlı. Anlık işlem kapasitesini aklında canlandırmak adına zihni 10 bin sayfalık kitap gibi düşün, şimdi herhangi bir sayfayı aç. Aynı anda kaç sayfa görebiliyorsun? Sadece 2 sayfayı. Şimdi başka bir sayfayı aç ve yine bak kaç sayfa görebiliyorsun? Başka bir 2 sayfa. Bu zihin kitabının sayfa sayısı muazzam olsa da aynı anda bakılan sayfa sayısı hep aynıdır. İşte bu anlık işlem kapasitendir. Bugün için her neyi planlayacaksan üzerine yazıp çözebileceğin alan bu iki sayfa kadar. Bu sayfada sorular yazılır cevap bulunduğunda soru silinir. Cevap vermediğin her soru orda beklemeye devam edecektir. Soru sorup cevap vermemeye devam eder isen bir süre sonra bakmışsın ki elinde yazı yazacak çok küçük bir yer kalmış. Çünkü sayfanın geri kısmı cevapsız soruların ile dolu. O küçük kısma anahtarı unutma yazsan, çantanı al yazamazsın! Çantanı al yazsan ütünün fişini çek yazamazsın…

Mekanizma hakkında fikrimiz oluştuğuna göre şimdi çözüme odaklanabiliriz.

Belirttiğim üzere iki çözüm var. Birincisi “sorma”, ikincisi “cevap ver”. İlk çözümü sıkça duyuyorsun dışarıda “takma”! Dedikleri işte tam olarak budur. “Sorma kardeşim” derler sana. Ama bu genellikle mümkün mü sen bir daha düşün. Öyleyse elimizde tek seçenek kalıyor o da cevap ver.

“Bu kadar basitti madem neden yapamadık” diyebilirsin şu an. Sana neden olmadığını anlatıyorum öncelikle.

1- Soruyu hiç görememiş olabilirsin

2- Cevabı olmayan ya da çözüme faydasız sorular sormuş olabilirsin.

3- Net sorular sormuş ve net cevaplar aramış olabilirsin.

Şimdi bunları açıklığa kavuşturalım.

1. Hata soruyu görmemek. Bunu konuşmamızın başlangıcında kısaca açıkladım. Soruyu düşünce olarak tanımlarsan, soruyu genel hatlarında bırakırsan asıl soruyu göremezsin. Kısa örnek: “Kocamı kafaya takıyorum, sürekli düşünüyorum. Kocamın alkol problemini düşünüyorum. Alkol problemi bitecek mi diye düşünüyorum!” İşte şimdi soruya ulaştın.

2. Cevapsız ve anlamsız sorular konusunda yapılması gereken bu soruları sordurtan soruyu görmektir! Yani ben şimdi bunu niye soruyorum ki diye ikinci soruyu sorun. Cevaplayabileceğiniz bu soru diğer anlamsız soruları yok edecektir.

3. Net soru ve net cevap arayışı. Zihnimiz net cevaplara uygun değildir arkadaşım, şunu dene. Saate bakmadan şuanı dakikası dakikasına söylemeye çalış… Şimdi de şu soruya cevap vermeni istiyorum, “Sence saat kaç civarıdır?” İkinci soruya cevap verme hızına dikkat et. Tahmininin gerçek saate yakınlığına bak… Bu örnek bize şu sonuçları gösteriyor. Bir, tahmin etmek daha kolay ve hızlıdır. İki, tahminler gerçeğe yakındır. Üç, tahmin sayısı artarsa gerçeği yakalama şansın artar.

Tüm bu sohbetimizi toparlayacak olursak arkadaşım, “ben ne yapacağım” sorusuna cevabımız şu şekildedir…

1- Zihnindeki soruları bul.

2- Soruları cevaplanabilir ve anlamsız sorular olarak ayıkla.

3- Anlamsız soruları neden sorduğunu yani altlarındaki asıl soruyu keşfet.

4- Net olan sorularını tahmin sorularına dönüştür. “Neden bunu yaptım” diye sorma, “neden yapmış olabilirim” diye sor.

Ve tahmin etmekten korkma…