Oğuzhan Kır'ın "Kabotaj Bayramı ve mavi vatan" başlıklı köşe yazısı
Türk denizciliğinin simgelerinden biri olan ve her yıl 1 Temmuz’da kutlanan Denizcilik ve Kabotaj Bayramı, 20 Nisan 1926 tarihinde yürürlüğe girmiş olup Türk limanları ve karasularında deniz taşımacılığı hakkının yalnızca Türk bayrağı taşıyan gemilerde olmasını sağlamıştır.
Sözlük anlamı, devletin iskele veya limanları arasında gemi iletme hakkı anlamına gelen kabotaj, bir ülkenin kendi karasularında ve kendi limanları arasında gemi işletme ve her türlü liman hizmetlerini kendi kontrolünde bulundurma hakkıdır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun, 16.ve 17.yüzyıldan itibaren deniz ticaretini geliştirmek için Fransa, İngiltere, Rusya, Venedik ve Avusturya gibi ülkelere kapitülasyon vermesiyle başta Türklerin lehine olan deniz ticareti 18.yüzyılın ikinci yarısından itibaren aleyhine döndü. 19.yüzyıldan sonra ise Osmanlı ekonomisinin giderek daralmasıyla bir beka meselesi haline geldi.
24 Temmuz 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşmasıyla Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş, kapitülasyonlar kaldırılmıştı. 1 Temmuz 1926 tarihinde çıkarılan Kabotaj Kanunu, Türk denizciliğinin kurtuluşu olmuş, Türk limanlarında sadece Türk bayrağı taşıyan gemilerin ticaret hakkı elde etmesi sağlanmıştır.
Mavi vatandaki kabotaj hakkının yüzyıllar sonra yeniden Türklerin eline geçmesiyle birlikte Türkiye, denizlerdeki bağımsızlığını elde etmiştir. İlk kez 1 Temmuz 1935 tarihinde Denizcilik Bayramı, 1 Temmuz 1939’da ise Denizcilik ve Kabotaj Bayramı kutlanmıştır.
Kabotaj Kanunu, Türkiye’nin Mavi Vatan’daki bağımsızlığının nişanesi olmuştur. Türkiye’nin denizlerdeki bağımsızlığı, milli ekonomisinin gelişmesinde önemli yapı taşlarından biridir.
Denizlerde 8333 km kıyı uzunluğuna sahip olan Türkiye, Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’na çok daha güçlü şekilde sahip çıkmalı ve benimsemelidir. Sadece kıyı şehirlerinde değil, ülkenin dört bir yanında kutlanmalıdır. Denizlerin, kıyıların ve limanların çok değerli bir hazine ve nimet olduğu unutulmamalıyız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Denizciliği Türk’ün büyük ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.”