Kemal Koçöz, yazıında şu ifadelere yer verdi:

Büyük bir üzüntünün ifadesidir “Kar Beyazlığında Karanlık Ocak!” söylemi… Yakın tarihimizin siyasi, ekonomik ve sosyal emek çalkantılarına, kumpaslara, sinsi şer entrikalara, ahde vefasızlıklara tanık olunan kar beyazlığının yansıdığı Ocak ayı, yurdumuza ve yurtseverlerimize yönelik kara sayfalarla doludur!      

   "Düşman işgalinden ve mezalimlerinden kurtuluşumuzun ve yeniden kuruluşumuzun büyük önderi  Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Atatürkçülüğü, Türkiye Cumhuriyeti’mizi, ulusallığımızı ve ulusal tam bağımsızlığımızı öteden beridir benimseyemeyen Cumhuriyet karşıtlarının oluştura geldikleri bölücülük, gericilik oyunlarına, Atatürk Cumhuriyeti’ne ve bu güzel Cumhuriyet’in kazanımlarına yönelik dışarıdan ve içeriden kurgulanan ihanetlere, kindarlıklara, sinsi şer entrikalara karşı yılmadan, yorulmadan, korkmadan, usanmadan cesurca mücadele veren yurtsever ulusalcı araştırmacı gazeteci yazar Uğur MUMCU’yu 24 Ocak 1993’te Ankara’da Ocak ayının kar beyazlığının karanlığında arabasına yerleştirilen bombayla hunharca katledilmesiyle yitirdik.

   “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz!”(U.M.)  anlayışını prensip edinen,  “Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün topluma karşı işlenen bir suçtur.” diyen Kemalist aydınımız Uğur Mumcu, “İnsanlar sadece konuştukları şeylerden değil, sustukları şeylerden de sorumludurlar.” demekteydi.  Belki de bundan ötürü  “Demokratik bir toplum için en büyük tehlike; yolsuzluklara, karanlık olaylara ve haksızlıklara karşı kamuoyunun duyarlılığını yitirmesidir.”(U.M.) diyen merhum Uğur MUMCU, kimi söylem ve yazılarında da demişti ki; “Atatürkçülük Bağımsızlık demektir, Atatürkçülük Ulusal Onur demektir.”(U.Mumcu, 06 Ocak 1981)  Çünkü Mumcu’ya göre “Atatürkçülük, özetle antiemperyalist bir Kurtuluş Savaşı’nı başlatan ve sürdüren bir eylem ve öğretidir.”(U.M.)  Ve bu nedenledir ki, “Atatürkçülük, ‘yük olur’ diye bırakılıp gereğinde taşınan bir ‘emanetçi bavulu’ değildir.”(U.Mumcu)

   “Biz, Ulusal Kurtuluş Savaşı’na ve bu savaşın yüce komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e inançla bağlıyız. İlerici düşüncemiz odağına “Kemalist” düşüncenin kutsal bağımsızlık harcını koyarız. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı benimsememiş düşünce ve akımlarla hiç ama hiç bağdaşmayız.”(U.Mumcu,02 Ocak 1981) diyordu Uğur Mumcu..

   Ulusal Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’müzün “Vatan menfaatten üstündür.” sözünü adeta nazire edercesine “Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezleri değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar.” diyen Uğur MUMCU, bir demecinde de veciz bir şekilde demişti ki, “Milliyetçilik, sömürücülerin değil; Mustafa Kemal devrimcilerinin bayrağıdır.”(U.M.)  Çünkü  Mumcu’ya göre Atatürkçülüğü ve milliyetçiliği yadsıyarak solculuk yapma gafletine düşen bir sol, Türkiye’de hiçbir zaman başarılı olamamıştır, olamaz da! Tük milliyetçiliği, Türk halkının alın terini yabancı çıkarlara karşı korumak demektir.”(U.M.) 

   Ki, Atatürkçü olduklarını ve savunduklarını söylemelerine rağmen Türklük kavramının Osmanlılık olduğunun yaygınlaştırılması fikrinin hülyasıyla veya dahili ve harici sinsi şer miharakların telkin takkiyeleriyle Osmanlıcılığı-ümmetçiliği savunup hortlatmayı hüner sanan Abdülhamitçilere ‘Maskeli Atatürkçüler(!)’ diyen Uğur Mumcu’ya göre “Atatürkçülüğün temeli ‘Kuvayı Millîye’ye dayanır. Osmanlıcıdan Atatürkçü olmaz. Yabancı sermayeciden Atatürkçü olmaz. Türk İslam Sentezci diye yola koyulanlardan Atatürkçü olmaz.  Atatürkçü anti emperyalisttir..  Atatürkçü devrimcidir.. Atatürkçü laiktir, dinsel görüşleri siyasal yaşamdan ayırır.. Başka doğrular da var elbet. Atatürkçülüğün Marksizm’le bir ilgisi olmadığı gibi ‘piyasa ekonomisi’ ile de uzaktan yakından bir ilgisi yoktur ve olamaz.”(U. Mumcu, 11 Mayıs 1981)

    Cihan İmparatorluğu Osmanlı’nın vaktiyle atının nalıyla oluşan destek ortamıyla Orta Çağ karanlığından kurtulup sanatta, bilimde, teknolojide ve endüstride büyük bir gelişmeye yönelerek medeniyetin beşiği unvanına ulaşan o Batı’nın çakal ruhunu yansıtan(!) o haçlı emperyalizmin işgal ve entrikalarına karşı ecdat yadigarı bu güzel vatan toprağında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün Millî Mücadele önderliğiyle coşup şahlanarak onurlu Ulusal Tam Bağımsızlık Mücadelesi veren şanlı şehitlerimizin ve kahraman gazilerimizin, ecdadımızın kutsal emaneti bu güzel vatanı, bu güzel Türkiye Cumhuriyeti’mizi ve  Cumhuriyet’imizin ulusal kazanımlarını ve kalkınmasını, vatanı ve milletiyle bölünmez bir bütünlüğümüzü, ulusal ve onursal tam bağımsızlığımızı öteden beridir kabullenemeyen o emperyalizme ve o haçlı emperyalizmin ülkemiz dahilinde güdülediği truva atlarına karşı; o sinsi şer haçlı irticanın ve yandaşı mürtecilerin sinsi şer entrikalarına karşı; şer Sevr entrikalarına karşı; dahili ve harici düşmanlarımızın ve hatta gaflet, dalalet ve hıyanet içinde bulunanlarca Millî Eğitim’imize, ulusal ekonomimize, Yargı’mıza, Ordu’muza, millî kalkınmamıza, siyasetimize, aydınlığa ve gönençli yarınlara yönelmemize ve Laik Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkılmasına yönelik zafiyetlerin oluşturtulması entrikalarına karşı; yer altı ve yer üstü millî zenginliklerimize; Sümerbank, Etibank, Telekom, Seka, Şeker, Petkim, Tüpraş gibi millî yatırımlarımıza ve ulusal sanayimize ve hatta millî tarımımıza dair engelleme ve etkisizleştirme tertiplerine karşı; Limanlarımıza, kıyılarımıza ve Ada’larımıza yönelik kirli senaryolara karşı; dünün hasta adamının yeniden oluşturulmasına yönelik sinsi şer entrikalara karşı yazılarıyla, araştırmalarıyla, konferanslarıyla, TV konuşmalarıyla halkı bilinçlendirip uyandırmak uğruna canı pahasına ulusal gazetecilik mücadelesi veren araştırmacı gazeteci yazar Uğur  MUMCU, Ve Laikliğin yıpratılmaya çalışıldığını belirterek Laik eğitimin çağdaşlık için gerekliliğini, “Laik Cumhuriyet karşıtlığının siyasal simgesi..”  görüşünü savunan ve “Bir kadının en güzel örtüsü ahlak örtüsüdür.” diyen Ankara İlahiyat Fakültesi ilk kadın öğretim üyesi bilim insanı Prof. Dr. Bahriye ÜÇOK; Eleştirmen Asım BEZİRCİ, Bilim adamı ve 1977 Ecevit Hükümeti’nin 1988’deki Kültür Bakanı Prof.Dr. Ahmet Taner KIŞLALI, Cumhuriyetçi yazar-düşünür Turan DURSUN, Cumhuriyetimizin Cumhuriyet Savcısı Doğan ÖZ, “Köstebek” adlı kitabıyla Laik Cumhuriyetimize yönelik karşı devrim ihanetlerini aydınlatmaya çalışan,  ısrarla “Pirincin içindeki siyah taştan değil, beyaz taştan korkun.!(Japon atasözünden)  diye de bir uyarıda bulunan Tarihçi akademisyen-yazar Doç. Dr. Necip HABLEMİTOĞLU; Gazeteci yazar Çetin EMEÇ, Laikliğin ödünsüz savunucusu olan Atatürkçü hukuk adamı Prof. Dr. Muammer AKSOY,  Ve “Biz halk için varız..” mütevaziliğiyle halkın gönlünü alarak görev yaptığı Diyarbakır’da hain bir pusuya maruz kalan Emniyet Müdürü Ali Gaffar OKKAN da bu Ocak ayının kar beyazlığında yine arandılar; rahmetle, minnetle, şükranla ve de büyük bir hüzünle anılmaktadırlar.!

    Şair-yazar-senarist Onat Kutlar 11 Ocak 1995’te, Gazeteci- araştırmacı yazar Uğur MUMCU 24 Ocak 1993’te,  İl Emniyet Müdürü Ali Gaffar OKKAN 24 Ocak 2001’de,  Atatürkçü Hukuk adamı Prof. Dr. Muammer Aksoy 31 Ocak 1990’da bu Ocak ayının kar beyazlığının karanlığında karanlık güçlerce hunharca katledildiydiler.!

   Ulusallığımızın ve de ulusal tam bağımsızlığımızın bekasının temel koşulu sayılan Atatürkçülük ile ilgili gelişen karşıtlığın asıl nedenini “Yeni dünya düzeninde, uluslar arası sermayenin karşısında kalan tek engel ‘Ulus Devlet’tir. Türkiye’de Atatürk yıkılmadan ulus devletin yıkılamayacağı bir gerçektir! Ve zaman hep Atatürk’ü haklı çıkartıyor!diyen Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, hurafeye ilginin arttırılması-hortlatılması gayretlere tepkisinden olsa gerek, “Kemalizm, geçmişin bekçiliği değil, geleceğin öncülüğüdür.” demekteydi..

   Atatürk Yolu’ndan dosdoğru gidilebilmesi için hurafelere karşı cehaletin giderilmesinin gerektiğini de önemseyen KIŞLALI’ya göre “Türk halkı, Kuran’ı Türkçe okuyup öğrenebilme olanağına ancak Cumhuriyet döneminde sahip olabilmiştir.(A.T.K.) Çünkü  “Dinin özü iyilik yapmak, kötülükten kaçınmaktır.”(A.T.K.)   Ve bu nedenledir ki, “Laiklik, toplum ve devlet düzeninin akla ve bilime dayalı olmasıdır.” demişti Kışlalı.. Oysa günümüzde de dindar görünümlü kimi Cumhuriyet karşıtı müstemlekeciler “Son yıllarda, kamu önünde ağzından tek bir Cumhuriyet karşıtı söz çıkmamış, Devlet büyükleriyle iyi ilişkiler kurmuş, Ordu dışında hemen hemen tüm önemli kurumlarda önemli ‘mevziler’ elde etmişler. ABD’nin ‘etkin’ desteğini sağlamış. Görünüşte Atatürk’e ve Cumhuriyete saygılı, ama tüm eğim ağı ile Cumhuriyetin temellerini ağır ağır kemiriyor. Amacına ürkütmeden, acıtmadan ulaşma yöntemini seçmiş.  Ve bu nedenle birçok saf nezih halkımızı da  adatıp yanıltmışlardır(!)” (A.T.K. 17Ekim1999)  dediği emperyalizmin Truva atlarıyla ilgili sözleri de kimilerince hâlâ anlaşılmamışa benziyor.! 

   Ki, o kara taassuba karşı Atatürk Cumhuriyeti’ni, bu güzel Cumhuriyet’in kazanımlarını, Atatürk İlkeleri’ni ve Atatürk Devrimleri’ni onurluca savunmayı; takkiyecilerin, manda severlerin, Sevr Bopcuların, misyonerlerin, hilafet ve saltanat özlemcilerinin, dünün ekümeniklik ve şer Sevr paylaşımı peşindekilerinin o sinsi şer entrikalarına karşı halkımızı aydınlatmayı ulusal görev bilen, Türkiye’nin petrol ve maden kaynaklarının yabancı şirketlerin eline terk edilmesinin büyük bir gaflet olduğunu belirterek böyle bir duruma karşı duruşun da konferansını veren ve bu konuda “Milli Petrol” konulu dizi yazısı da oluşturan, “Tam bağımsızlıktan yoksun bir devlet, siyasal rejimin sorunu dahil, hiçbir sorunu halk yararına çözüme kavuşturamaz. Sömürgen devletlerin uşağı haline gelir.”, “Sınırsız bir hâkimiyet kime ait olursa olsun ve kimin tarafından kullanılırsa kullanılsın istibdat ve tahakküme götürür…”(Cumhuriyet,1963)  diyen yurtsever Kemalist aydınımız Prof. Dr. Muammer AKSOY’u da 31 Ocak 1990’da Ankara’nın göbeği Çankaya Bahçelievler’de Ocak ayının kar beyazlığında yitirdik.!

   Hunharca bir saldırı sonucu yaşamını yitiren Prf. Dr. Muammer AKSOY, Türk Hukuk Kurumu Başkanı ve Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) kurucu başkanıydı.. (Aksoy, 19 Mayıs 1989’da 50 arkadaşıyla birlikte ADD’yi kurdu.)  Laikliğin ve Atatürkçülüğün ödünsüz savunucusu Prof. Dr. Muammer AKSOY, “Laiklikten ayrıldınız mı, çağdışı duruma düşmekten kurtulamazsınız.” diyordu.. Millîliği önemseyen, “Devlet Hukuk’la Yaşar” adlı kitabıyla da Adalet’i savunan, yabancıya özelleştirmeye karşı duran, “Kuvay-ı Milliye ruhu ile kurtarılan vatanımızda, emperyalizme karşı savaşarak kurmayı başardığımız çağdaş Cumhuriyetimizin temelinde yatan en önemli ilkelerin başlıcası Tam Bağımsızlık’tır.” anlayışını dillendirdiği “Atatürk ve Tam Bağımsızlık” kitabıyla Atatürk’ün ulviyetini ve Atatürkçüğün önemliliğini dillendiren, “Atatürk’ün din düşmanı olduğunu söyleyenler, her alanda kendileri gibi düşünmeyenleri ve farklı inançlara sahip olanları ezmeyi, yok etmeyi din uğruna cihat sayan vicdan özgürlüğü düşmanlarıdır. Atatürkçüler, dinin değil, din bezirganlarının düşmanıdırlar.” diyen Prof. Dr. Muammer AKSOY, Atatürk Cumhuriyeti’mizin Atatürk Yolu’nda aydınlık güzel yarınlara ulaşması için çaba sarf ediyor, her aydın yurtsever gibi zaman zaman o da kaygılanıyordu.!  Türk Yargısı’na, Türk Hukuku’na, yurdumuzun ve ulusumuzun millî birlikteliğine yönelik iç-dış güçlerce yapılmak-yaptırılmak istenilen çarpıtılmaları da demeçlerde bulunarak, makale yazarak, kitap oluşturarak uyarıyordu.!  Bu da gösteriyordu ki, o haçlı emperyalizmin ve işbirlikçisi haçlı irticanın amaçladığı asıl saldırılar, asıl kumpaslar; bu güzel Cumhuriyetimizin kurucusu büyük insan, ebedi millî rehberimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğiyle coşup şahlanarak ulusal tam bağımsızlık mücadelesi veren şehit ve gazilerimizin bu kutsal emaneti Türkiye Cumhuriyeti Devleti’mizin ulusal tam bağımsızlığına, Atatürk’ün yüce Meclis’ine ve demokrasimize, Cumhuriyetimizin kazanımlarına, bu güzel yurdumuza ve cefakar aziz ulusumuza dair vatanı ve milletiyle bölünmez bir bütünlüğümüzün heder edilmesine yöneliktir.!

   Halkımızın dini ve millî duygularını sömürmeye çalışıp Atatürk’ün öncülüğünde geliştirilen Türkiye Cumhuriyeti’mizin kazanımlarını tahrip etmeye, Ulusallığımızın ve de ulusal tam bağımsızlığımızın büyük öncüsü olan Ebedi Başkomutanımız Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüzün önderliğiyle yeniden yeşertilen bu güzel  vatan toprağımızda  yeşeren Cumhuriyet’imizin aydınlanmasını engelleyip karartılmasına çalışan dünün işgalcisi o şer haçlı emperyalizmin ve o haçlı emperyalizmin işbirlikçisi haçlı irticanın ve karanlık unsurların susturmaya çalıştığı Prof. Dr. Muammer Aksoy’u, Cumhuriyet’imizin Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz’ü, Danıştay 2’nci Daire Başkanı Mustafa Yücel Özbilgin’i, Prof.Dr. Bahriye Üçok’u, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’yı, “Vurulduk ey halkım, Unutma bizi!” diyen Uğur Mumcu’yu, Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan’ı, Turan Dursun’u, Çetin Emeç’i, Onat Kutlar’ı, Prof. Dr. Necip Hablemitoğlu’nu, Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil’i, Kaşif Kozinoğlu’nu, Kubilay’ı ve Atatürk yolunda, Tam Bağımsız Türkiye uğrunda şehit olan cefakeş fedakar nice yurtsever aydınlarımızı saygıyla, minnetle, şükranla, rahmetle, ve içtenlikle anıyoruz..

   Daha dün Balkanlar hezimeti ardından Çanakkale dahil on farklı cephede uzun süren o savaş yıllarının yarattığı o nice acılara, o yokluklara, o bin bir zorluklara, o tarifsiz nice mezalimlere rağmen hürriyet için, bu aziz vatanın düşman işgalinden kurtuluşu için Büyük Atatürk’ün önderliğinde coşup şahlanan şanlı şehitlerimizin ve kahraman gazilerimizin seve seve uğrunda kan döktükleri, can verdikleri kutsal emaneti bu güzel vatanımızı eskiye dönüştürtmeyi, Millî Mücadele ile sağlanan vatanımızın ve milletimizin temeli sayılan ulusal bütünselliğimizi sarsarak çözüp bölüştürmeyi dünün işgal yıllarından beridir gündemde tutan ve bu şer amaçlarına göre her türlü sinsi şer oyunları oynayan o haçlı emperyalizm; koyun postuna bürünmüş çakal misali değişik bir versiyonla hâlâ  dünkü o şer Sevr’in horlatılması kurgusundadır.! Ve çünkü Türklüğün ezeli düşmanı o haçlı emperyalizm, yine dahili ve harici işbirlikçileriyle  sinsi entrikalara, şer kumpaslara yönelmektedir; Büyük Atatürk’ün önderliğiyle ulusal bağımsızlığını edinen, millî kalkınmaya ve laiklikle uygarlaşmaya yönelen bu güzel ülkemizi kutsal dinimizi de kendi sinsi şer emellerine alet ederek parçalayıp bölüştürmeye, yeniden dünün o karanlığına, o acı günlere dönüştürmeye ve hatta cehaletin teminiyle sefalete ve esarete yönlendirme gayretindedirler.!

   Kar beyazlığında da karanlığa yönelen emperyalizmin, dost kisveli haçlı irticanın ve yandaşı karanlık güçlerin o sinsi şer entrikaları, o baskıları, o kirli oyunları, şer kumpasları  birçok yurtsever Atatürkçü aydınlarımızı yıldırtamayacaktır.! Dünün o işgal yıllarında İngilizlerin, Saray’ın ve sadrazamın destek ve teşvikiyle nice yurtsever aydınımızı, vatansever subayımızı tutuklayıp-tutuklattırıp zindanlara attırarak, sürgüne gönderterek susturmaya çalışmalarının bu güzel vatanın dirliğini, aziz milletin birliğini bozmaya, saraya ve işgalcilere biat ettirmeye, esaretin benimsettirilmesine yönelikliği nasıl unutulur?! O haçlı emperyalizm, işbirlikçileriyle, manda sever piyonlarıyla, Atatürk’e ve Cumhuriyet’e kindar uzantılarıyla yeniden dünün benzeri komplolarına, ilginç kumpaslara yönelerek aydınlarımızı, subaylarımızı etkisizleştirmeye, ordumuzun ve yurdumuzun dirliğini sarsmaya yönelik yeni yeni kumpaslar sergileyerek milletin zihnini bulandırmaya, işgalden kurtuluşumuzun ve yeniden kuruluşumuzun büyük öncüsü ulusal önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten, Atatürkçülük’ten koparmaya, Türklük duygusundan arındırmaya, vatanperverlik şuurundan uzaklaştırmaya çalışacaklar.!

   Tarih boyunca bu kutsal vatanımızda gözü olan o haçlı emperyalizmin ve işbirlikçisi haçlı irticanın yanıltmaya çalıştığı cefakâr halkımızın, geleceğimizin teminatı gençliğimizin, bu kara taassubun sinsi şer entrikalarına karşı daima uyanık kalmalarını önemsiyoruz; vatan yolunda da bilinçli olabilmeleri için ulusal önderimiz büyük Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’sinden ve yol gösterici o nice veciz öğütlerinden ve hatta hakiki özde Atatürkçü aydınlarımızın eserlerinden, fikirlerinden ve demeçlerinden de çok iyi yararlanmasını istiyoruz..

   “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez.”(Atatürk) Çünkü “Millî egemenlik milletin namusudur, şerefidir, haysiyetidir.”(Gz.M.K.Atatürk)  Ve bu nedenledir ki, “Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” anlayışıyla dünkü o şer düşman işgalden kurtuluşumuzun ve yeniden ulusal kuruluşumuzun temini için  Türkiye Büyük Millet Meclisi’mizi kuran, güzel yarınlarımıza ebedi aydınlık için parlamenter sistemimizi oluşturan, yokluğa ve yoksulluğa maruz kalan savaş yorgunu ulusumuzu kulluktan bireyliğe, ümmetten millet olma erincine kavuşturan Millî Liderimiz, Ulusal Rehberimiz, Ebedi Büyük Önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kılavuzluğunu simgeleyen Atatürk Yolu’nda daima Atatürkçü anlayışla dosdoğru gidilmelidir.. 

   Dün Atatürk’e dil uzatanların bugün Atatürk sever görünme gayretleri, köprüyü geçme takiyesindendir.!  Atatürkçü anlayış, Atatürk İlkeleri’ne ve Devrimlerine dayalı millî dayanışmadır; aydınlığa, ulusal kalkınmaya ve uygarlığa yöneliştir.. Çünkü Atatürkçülük kavramının özünde bayrağımız, hürriyetimiz, vatanımız ve milletimiz için dürüstlük kavramına da, cumhuriyetin kazanımlarına da riayet  etmek zorunluluğu vardır.! Dürüstlük lafla değil, dürüstlük, dürüstçe doğru uygulamayla sağlanır.. Örneğin, ferdi gayretimle ilçemde ADD Karasu Şubesi’nin oluşumunun ve kuruluşunun gerçekleşmesinin öncülüğünü yapan Kurucu Başkan olarak ben, üyeliğimin düşürülmesine imza atan mevcut yönetimin kimi üyelerinden de aidat ödentisi alacaklısı konumundayken, (ki, vaktiyle derneğe üye kaydettiğim) yeni başkan konumundaki muhasebeci Seffa İngenç tarafından düzenlenip Genel Merkeze de sunulmuş olan ve 2013’ün 15 Ocak günü bana posta ile gelen yazıda;   “2012 yılına ilişkin üyelik ödentinizi 31.12,.2012 tarihine kadar ödemediğiniz tespit edilmiştir. Dernek Tüzüğümüzün  8/a maddesi hükmüne dayanarak, Yönetim Kurulumuzun (Ek-A) 02.01.2013 tarih ve 147 sayılı kararı ile 31.12.2012 tarihi itibariyle Dernek Üyeliğiniz düşürüldüğünü ve durumun tarafınıza bildirilmesine karar verilmiştir.” denilmekteydi! Yılbaşının hemen ardından onun Muhasebe bürosunda 2013’ün Ocak ayının başında yapılmış olan bu toplantıda benim üyeliğimin düşürülüşüne imza atan o yönetimdeki başkan, sayman, yazman ve bir yönetim kurulu üyesinden de ben ödenti alacaklısı konumundayken borçlu gösterilişim nasıl bir anlayış, nasıl bir insanlıktır?! Böyle bir ihanet tutumu düpedüz bir ruhsuzluk, bir namertlik, beni etkisizleştirmeye dair bir kalleşlik değil de nedir?

   Ulusal Tarihimizde “Kar beyazlığında Karanlık Ocak!” tabiriyle adlandırılan bu Ocak ayı; karanlıklarla, alçaklıklarla, kalleşliklerle, sinsiliklerle, hüzünle dolu bulunan kapkara sayfaları o kar beyazlığıyla nasıl aydınlanacak, nasıl aklanacak?!  Kimilerinin “tatil” kabul ettiği “izin”in mahmurluğundan, şu gaflet uykusundan uyanmak vakti çoktan gelip geçmektedir.!  Karanlıklar; uyuyarak ya da sinsilerin, çakalların, işgal yıllarının benzeri heyeti nasihalarıyla, mandacılıkla, gericilik ve bölücülük odağı misyonerlere hoşgörüyle, müstemleke özlemciliğiyle, Dinsel kamuflajlı yalanlarla, AB masalıyla, şer Sevr bop takkiye kumpasıyla aydınlanamaz.!

  Gerçi denilebilir ki, hainliğin, kalleşliğin, alçaklığın mazisi çok eskidir.! Yakın tarihimizde dahi Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya bile kurduğu Meclis içinden bile kalleşlikler yapılmaya, kurduğu Meclis’e girmesinin engellenmesine kalkışıldıydı.! Yüce Atatürk  iyi ki şahsına yönelik onca şer oyunları, kumpasları bozdu da Millî Mücadele’yi kazanarak yeniden hürriyetimize kavuştuk..

   Yüce Atatürk’ümüzün, Atatürkçü aydınlarımızın  yazılarından ve söylemlerinden daima yararlanmalıyız..  Dünkü düşman işgalinden kurtuluşumuzun ve yeniden kuruluşumuzun, ulusallığımızın ve ulusal tam bağımsızlığımızın büyük öncüsü Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Yolu’ndan dürüstçe dosdoğru gitmeyi ilke edinmenin gerektiğini belirtmek için  “Kemalizm benim yaşam şeklimdir.” diyen Uğur MUMCU; “Atatürk’ün çağdaş ve Laik ülkesini, ortaçağ karanlığına din devleti yolu ile sürüklemek isteyenlere karşı, tam bağımsızlığın bilinci ile direnmek zorundayız.” diyen Prof, Dr. Muammer Aksoy, Mütevaziliğini belirtircesine “Makam peşinde değilim, yapacak  bir şey bulamazsam babamın fırınına gider, ekmek satarım.” diyen Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okan  ve ‘Kar beyazlığında karanlık Ocak!’ ayında karanlık odakların hunharca katliyle yitirdiğimiz nice Atatürkçü yurtsever  aydınlarımız eserleriyle, emekleriyle ölümsüzdürler.. Ruhları şad olsun."