Sultan Güner'in "Empati: Deprem, çadır, kış, yaşam!" başlıklı köşe yazısı

Aynı şiddette depremin Japonya’yı sadece salladığı, neden bizim illerimizi yerle bir ettiğini “Hiçbir parti gözetmeksizin” sormak vatandaşlık görevimiz!

Bugün #6Şubat depreminin yıldönümü! Binlerce canımızın depremlere karşı uygun olmayan yerlerde (eskiden tarım alanları olan yerlerin imara açılması), deprem yönetmeliğine aykırı; usulsüz sitelere, ruhsat verenlere, apartmanların girişlerindeki işyerlerinin kolonlarının kesilmesi, imar barışları ile sonradan çıkılan katlar gibi, gibi… Türlü türlü sebeplerden evlerinin enkazlarında kalmasının yıldönümü…

Basına yansıtılan; 59 bin denilen, geçen hafta AKP İstanbul Belediye Başkan adayı tarafından 130 bin diye telaffuz ettiği, bir GSM telefon şirketinin 300 bin abonesinin iptal olduğunu açıkladı...

Kaybettiğimiz canların üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hala kaldırılmayan enkazlar olduğunu bildiğimiz o büyük felaketin birinci yıldönümü!

Ebrar Sitesi adlı tüm blokları yerle bir olan tek bir sitede sadece bin 400 kişi hayatını kaybetmiş! Geldiğimiz bugünde felaketten asla akıllanmadığımızı iktidarı, muhalefetiyle oy için didişmek yerine o çoluk çocuğunu kaybetmiş, evsiz kalmış depremzedelerin hala çadır veya konteynerlerde yaşamlarını sürdürmeye çalışmaları, hala içme suyu sorununun bile çözülemediğini dönem dönem sosyal medyadan görüp içimizi acıtmasını üzüntüyle izliyoruz.

Ülke yönetiminin “tek yetkili kişisi” üzerinden bir yıl geçmesine rağmen sorunları devam eden depremzedelere “eğer oy vermezseniz!” diye cümle nasıl kurar? Aklımız almıyor! Vicdanlar nerede kalmış olabilir? Canını, malını kaybetmiş insanlarla oy pazarlığı yapmak nasıl şanssız bir açıklama, bu cümle arşivlerde yerini aldı…

Cumhurbaşkanı gelecek diye tahta çitlerle enkazların etrafının kapatıldığı haberini izledik!

Depremde kaybolan çocukların, genç kızların akıbeti hala belli değil! Mecliste bunun araştırılması bile iktidar partilerinin oyları ile reddedilmiş! Neden kayıp çocuklara ve genç kızlara ulaşmak isteyen aileleriyle EMPATİ yapma gereği duyulmaz! Yakınlarının uzuvlarını bile bulsa sevinecek aileler tanımıştım!

Mayıs 2023’te bir süre konteynerde kalıp depremzedelerin sıkıntılarını bizzat gözlemleyip fotoğraflamıştım. Hem Adıyaman’ı hem de Hatay’ı gördüm. Fakat daha yeni 04 Şubat 2024’te Antakya’da bulunan fotoğrafçı arkadaşım Tolga Sezgin’in yeni fotoğraflarından rica ettim, sağ olsun kullanmama izin verdi. Yıldönümünde “güncel” fotoğraf olsun istedim.

Bu hafta bu linkteki deprem bölgesinden video da içimizi acıttı; https://www.instagram.com/reel/C2tzTA0oUDu/?igsh=ejByYmYxZHEwOWxn Narenciye bahçesinden ürününü toplayamadığına mı? Toplayacak insan kalmamasına mı yanalım? Bir yıllık emeğin toprağa düşmesinin bile zarara yol açtığı, toprağa bırakacağı asitten dolayı seneye de ürün alamayacağını söyleyen çiftçi ile de “EMPATİ” yapılması gerekiyor! Yetkili kişilerin tarıma önem verip çiftçinin sorunlarını “OY HESABI” yapmadan çözebilmesi gerek! Vicdan sahibi olmak bunu gerektirir!

Depremzede Antakyalının duygularını okumak isterseniz bu linke tıklayın lütfen:

https://www.nehna.org/post/antakya-baska-turlu-i-nsan-nasil-basa-cikar-hayatta-kalmakla

“Kalanların Hikayesi” belgeseli Gazeteci Duygu Demirtaş'ın ilk yıldönümünde "ölmeyen" insanlarımızın bu bir yılda neler hissettiğini, duygularını ilk ağızdan derlemiş, izliyoruz:

https://www.youtube.com/watch?v=9R1JAlqOopM&t=2252s

Bu verdiğim linkleri sadece internet üzerinde gezinirken önüme çıkıp içimi burkan, içten ve samimi bulduğum çalışmalar olduğunu hissettiğim için ekliyorum. 

Bir an önce sorunlarımızı çöze çöze neler yapıp edeceğimize, "ayrıştırma yapmadan" “hep birlikte” odaklanmak dileğimle…