Ketojenik diyet genel tanım olarak düşük karbonhidrat ve yüksek yağ içeren bir beslenme yöntemidir. Uygulayabilmek için hayvansal yiyecek tüketiminin maalesef artırılması gerekmektedir. Ayrıca sebze ve meyvenin kısıtlı tüketimi sonucu posa tüketimi azaldığı için bağırsak problemleri yaşanmakta, vitamin-mineral eksiklikleri görülebilmektedir. Önceki yazımda da belirttiğim dezavantajlar bu diyetin uygulanabilirliğini azaltmakta, uygulama süresini de kısaltmaktadır.

Düşük kalorili protein ağırlıklı Ketojenik diyet mantık ve mekanizma olarak diğer ketojenik diyetlere benzemekle beraber kendine özel üretilmiş içerikli ürünleri ile farkını ortaya koymaktadır. Özel içerikli ürünler ile protein alımını hayvansal yağı artırmadan yükseltmek mümkün olmuştur. Ayrıca diyete özel içerikli geliştirilmiş vitamin-mineral, omega3 gibi besin takviyeleri bağışıklık sistemini de desteklemektedir.

Düşük kalorili protein ağırlıklı ketojenik diyette açlık hissinin çok az olması, vücut enerjisinin yüksek seviyede tutulması, bölgesel yağın azaltılmasında çok etkin olması, kas dokularının ve deri gerginliğinin korunarak sarkma problemlerinin yaşanmaması bu diyet protokolünün en önemli özellikleridir.

Düşük kalorili protein ağırlıklı ketojenik diyette yağlar enerji üretiminin başlıca kaynağı olduğu için diyet; yağ kütlesinin ideal orana düşüşüne kadar uygulanabilmektedir. Popüler ketojenik diyetlerdeki gibi belli bir süre uygulama kısıtlaması yoktur. Karbonhidrat, protein, yağ içerikleri özel olarak ayarlanmış gıdalarla yapılan bir diyet olduğu için de diyetin etkin olmama, kilo kaybında duraksama yaşama gibi ihtimaller ortadan kalkar. Ayrıca kullanıma hazır, pratik gıdalar günlük yaşantıda kolaylık sağlar ve diyete uyum artar.

Birçok çalışmada diyetlerin açlık hissi ve tatlı isteği sonucu sonlandırıldığı gösterilmiştir. Düşük kalorili protein ağırlıklı ketojenik diyet sürecinde azaltılmış karbonhidrat alımı kandaki insülin seviyesinin düşmesini sağlar. İnsülin seviyesinin düşmesi vücudun yağ depolaması için daha az uyarılması anlamına gelir. 2-3 günün sonunda vücut karbonhidrat gelmemesine alışarak depo yağları enerji üretimi için kullanmaya başlar. Ayrıca kan glukoz ve insülin dalgalanmaları yaşanmadığı için açlık ve tatlı krizi hissi yaşanmaz. Kan glukoz ve insülin seviyelerinin dengelenmesi tip-2 diyabet hastalığında ve insülin direncinde iyileşme sağlar. Düşük kalorili protein ağırlıklı ketojenik diyet ile verilen kilonun %95’i yağdan, bu yağ kaybının minimum %55-60’ı hastalıkları zemin hazırlayan viseral yağdan sağlanır. Viseral yağ kaybı sağlama; hastalık yükünü azaltarak kolesterol ve trigliserit seviyelerinde düzelme ile kalp-damar sağlığını geliştirir.

Düşük kalorili protein ağırlıklı ketojenik diyet ile kaybedilen kilonun neredeyse hepsinin yağ dokusundan olması, vücuttaki enflamasyonu düşürerek kilo alıp-verme döngüsünü kırması ve devamında sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırılarak diyetin sonlandırılması ile verilen kilo uzun yıllar korunur.