Uğur Büyük'ün "90’lı Yıllar: 1992 - 1993" başlıklı köşe yazısı
Terörün tavan yaptığı yıllardı. Her gün şehit haberleri geliyor, terör bölgeleri gündüz askerin akşamları ise pkk'nın kontrolüne geçiyordu. 1992 yılı bir sürü cinayetle başladı. İslami terör adı altında bir seri cinayet işlendi. Öldürülen bu isimler özellikle Atatürkçü kimlikleri ön plana çıkmaktaydı. Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Muammer Aksoy, Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç, din ile ilgili araştırmalar yapan araştırmacı Turan Dursun, evine bir kitabın içine bomba yerleştirilerek öldürülen eski İlahiyat Fakültesi Dekanı Bahriye Üçok ve arabasına bomba yerleştirilerek öldürülen Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Uğur Mumcu. Bunlara iki isim sonradan eklendi. Yıllarca tartışılmaya devam edilen ve halen daha tartışılan suikast mi yoksa kaza mı olduğu bulunamayan birincisi Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis. Uçağı Ankara'ya zorunlu iniş yapmak zorunda kalırken kaza sonucu yaşamını yitirdi denildi. Ve bu gelişmelere bir yenisi daha 17 Nisan 1993 de eklendi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal vefat etti. Bu konu hala tartışmaya devam edilen eceliyle mi öldü yoksa bir suikaste mi kurban gitti? Zehirlendi denildi, yıllarca yemeklerine bir şey karıştırıldı denildi halen daha bu konu aydınlatılamadı. Turgut Özal'ın bu ani ölümü devlette bir boşluğa sebep oldu. Herkesin gözünde cumhurbaşkanlığı koltuğuna geçmesi gereken isimin Başbakan Süleyman Demirel olması gerektiği görülüyor ve bunun onun hakkı olduğu düşünülüyordu ve öyle de oldu. Meclis 9.Cumhurbaşkanı olarak Süleyman Demirel'i seçti.
Süleyman Demirel'den boşalan Başbakanlık koltuğuna hem de DYP Genel Başkanlığı için akla ilk gelen isim Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk oldu. Bu konu hakkında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile iki kere görüşen Cindoruk, Demirel'den yeşil ışık alamadı. DYP Genel Başkanlığı adaylığına üç kişi aday oldu; partinin abisi İsmet Sezgin, yine o dönemin bakanlarından Köksal Toptan ve Süleyman Demirel'in Genel Başkan Yardımcısı Tansu Çiller. Genel Başkanlık yarışı hızlı başladı ama gazeteler bir kadın adayın olmasını çok önemsedi, her gün manşetlerde Tansu Çiller vardı. Tansu Çiller, Türkiye Cumhuriyeti'nin modern yüzü olarak tasvir ediliyordu. Bir ekonomi profesörü, İngilizce bilen, güler yüzlü, sarışın güzel bir kadının aday olması herkes de bir heyecan yarattı ve bu tabii ki sonuçlara yansıdı. Tansu Çiller, Doğru Yol Partisi’ne girdikten bir yıl sonra genel başkan yardımcısı üç yılın sonunda da genel başkan olmuştu. Bu siyasette pek görülmeyen olağan üstü bir yükselişti.
O dönem DYP-SHP koalisyon hükümeti vardı fakat DYP de genel başkan değişince Başbakanlık koltuğuna Tansu Çiller oturunca koalisyonun diğer ortağı Erdal İnönü koalisyonu devam ettirmek istemedi. Fakat siyaseti de bırakmak isteyen Erdal İnönü, tümden siyaseti bırakarak koltuğunu Murat Karayalçın'a bıraktı. Murat Karayalçın ise koalisyon devam ettirmek istiyordu ve Başbakan Yardımcısı olarak göreve devam etti.
Çiller hükümeti daha güven oyu bile alamamışken 2 Temmuz 1993'te Madımak Olayı diğer adıyla Sivas Katliamı yaşandı. Siyasi İslam korkuları ve terör korkusuyla yaşayan Doğu Anadolu bölgesi bir de bu olayla çalkalandı. Olay, 33 yazar ve iki otel çalışanının yanarak ölmesiyle son buldu.