Tugay Bilgen'in "Aslan ile tavuk (Kaygıların kökeni)" başlıklı köşe yazısı
Değerli okur; bu hafta gündelik hayatımızda hepimizin zihnini bazen az bazen de çokça meşgul eden bir meseleden bahsetmek istiyorum. Eminim ki hepimizin bu konu hakkında söyleyeceği birkaç cümlesi vardır. Bu öyle bir mesele ki, kimisini hayatının her anını planlamak zorunda bırakır, kimisini sürekli yakınlarından haber almak mecburiyetinde. Kimisini her şeyin kötü olacağına inandırır, kimisinin gecelerinde bir gardiyan olup müsaade etmez dinlenmesine. Evet bu haftamızın konusu çağımızda gündelik bir aktiviteye dönüşmüş olan KAYGI.
Bu konu hakkında onlarca makale yazıldı, seminerler verildi, konuşmalar yapıldı biliyorum. Bu sebeple zaten bildiğimiz şeyleri tekrar etmek yerine kaygının kökeni hakkında farklı bir açıdan bakmaya çalışacağız. Hazırsan başlayalım.
Aslan ile tavuğun bilmecesini hiç duymuş muydun? Kısaca bahsedeyim (Senden ricam soruları okurken cevapları kendi içinden vererek okumaya devam et). Bir gün bir aslan birde tavuk patikada yürüyüşe çıkmışlar.
İlk soru şu: Bu yolculukta içlerinden hangisi ‘inşallah yolda karşımıza çakal çıkmaz’ demiştir? Peki aslan neden bu soruyu hiç sormadı? Sence içlerinden hangisi yol boyunca çalılıkları çakal var mı diye kontrol etti? Peki aslan neden hiç kontrol etmedi? Sence hangisi yolda bir çıtırtı duyunca tedirgin oldu? Peki aslan neden tedirgin olmadı? Sence hangisi yol boyu her şeyin farkında olmaya çalıştı? Peki aslan nasıl gelişi güzel yürüyebildi? Sence hangisi mola verdiklerinde horlaya horlaya uyudu? Peki tavuk neden uyuyamadı? Sence hangisi çakalın ne zaman geleceğini bilmeye çalışıyordu? Peki aslan çakalın ne zaman geleceğini bildiği için mi rahattı?
Sence bunca yaygaranın sebebi gerçekten çakal mıydı? Madem korkunun sebebi çakalın kendisi, aslanın da korkması gerekmez miydi?
Evet cevapları verdiğimize göre konumuza dönelim. Değerli okur, insan bazen bu hikayedeki tavuktur bazen de aslan. Çakal ise bu dünyadaki dertlerdir. Çakalın bu dünyada her zaman var olduğu bilinir ama ne zaman geleceği muğlaktır.
Kaygı, bu hikayedeki tavuğun yaşam biçimidir. Sürekli tetikte, her anını planlayan, plan dışı gelişmelere tahammülsüz, her şeyin bilinmeye çalışıldığı bir yaşam. Tavuk derdini çakal zanneder. Çözümü de geleceği bilmek olarak görür ve çabalar. Ne kadar çabalarsa çabalasın geleceği bilemez ve kaygı içinde bir ömür yaşar.
Değerli okur, buraya kadar hem fikir isek bir hakikate değinip birkaç güzel soru ile haftamızı sonlandıralım. Bizi tavuk ya da aslan yapan neydi? Bir kere tavuk olan bir daha aslan olabilir mi? Eğer aslan olmaya karar verirsek bu nasıl mümkün olacak? Ve hikayemizdeki hakikat şu ki "çakalın kaygı yaratması için daima ondan korkacak bir tavuğa ihtiyacı vardır."