Yine bazen yazarak başlamak elbette hükümsüz,

İçimde kalan çocukluk, duymayı özlediğim şiirler…

Belki de vedaları bu yüzden çok sevdim her şey rağmen özlediğim adama aitti.

Gökyüzü sarmalandı kalbime ve yine şarkılar geride kalanlardı.

Günler sessiz kalıyor, insanlar bir bir giderken alışıyorsun yalnızlığa…

Kanlı bıçaklı kelimeler dans ederken cam kırıkları ile yüreğim bir göçebe ama bu kimin umurunda ki gözlerim hatta sesim bile sessiz tarafta kalmış.

Sözler ezberlenmiş değildir. Daha doğrusu desek ki tecrübe veya öğrenmek değil onlar sadece duygunun birikimidir.

Galiba insanda en sevdiğim yön unutabilmek olması. Dünya hali ise pek iç açıcı değil.

Çocuklar barut kokarken bana sakın masumiyetin hala var olduğunu savunmayın. Bazen gitmek gerek zamanın getirdikleri belki dünya gün gün güzelleşebilir.

Alışırsın her şey her insana…

Şarkılar boşuna geçmiyor, kimse korkmuyor dinlemekten çünkü her şeye alışacaksın ve kulaklarında kalacak olan onun sesine bile.

Bir insanın en çok gözleri ve kalbi özlenir.

Belki bir Teoman hatta bir Emre Aydın düşer günlere,

İstanbul’da sevemedim aşkı, dökülen kurumuş ağaç yaprakları ile rıhtımda Galata’da bozuk yollara sinmiş sevda acısına…

İçimde acı varken susmak zor, böyle delice hatta hayvanca bağırmak istiyorum…

Kendimden kaçmayı hatta gökyüzüne dokunabilmeyi kısacası ben…

Belki insanoğlu kuşların kalbini çaldığından beri prangalı, peki sizler vedalar da iyi misiniz?

Hayat, bazı şeyleri anlatmak hatta duymak gibidir…

Evet her veda gibi şimdi sizler de benim vedalarıma şahitsiniz tıpkı aynadaki suretleriniz gibi…

İnsan önce hep kalbine veda eder. Bu yılların getirdiği aşk dediğimiz ve şairlerin kalemi insanların tükendiği en çokta özlediği belki de hayata sığmayan göğe kalan balonlar gibi…