Remzi Akbaş'ın "Emeklinin suçu ne?" başlıklı köşe yazısı

Geçen yıl 14 ve 28 Mayıs tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimlerini geride bıraktık ama seçim atmosferinden ve geçim sıkıntısından henüz çıkamadık.

Şimdi de yerel seçim takvimi nedeniyle piyasanın arzı ile iktidarın nazı arasında sıkışan emekliler gündem olmaya devam ediyor.

Emekli bayram ikramiyelerinin de yer aldığı 8.Yargı paketinin TBMM'de görüşüldüğü toplantıda hükümet tarafının yüzde 50 artışla 3 bin liraya çıkarılan teklife muhalefet tarafının yaptığı itirazlar bir sonuç vermeyince ilgili madde aynen kabul edildi. Böylece bu umut da yok oldu.

Ayrıca emeklilere 7 bin lira seyyanen zam konusu da Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bilmem kaçıncı kez "sabır" telkini ile başka bahara bırakıldı.

Gerekçe olarak da, 16 milyon emeklinin aylığına seyyanen 7 bin lira artış eklemek bütçeden yaklaşık 1,4 trilyon; 10 bin lira eklemek 1,9 trilyon liralık bir kaynağı buraya aktarmak demekmiş...

Bazı firmaların silinen vergi borçlarını, Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları nedeniyle hazinenin uğradığı yüz milyarlarca zararı, faiz artışının millete getirdiği ilave vergi yükünü ve "Hazine Garantili" ihalelerin devletin bütçesine yüklediği maliyeti bir kenara bırakıyorum...

Hani... 2023 yılında yüzde 4,5 büyüme ile Avrupa'nın en çok büyüyen ülkesi Türkiye olmuşken;

Hani...kişi başına düşen milli gelir 13 bin 110 dolar ile rekor seviyelere çıkmışken; emeklilere bu büyüme ve milli gelirden ilave pay düşmüyor mu?

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli de diyor ki;

"Hayat pahalığı kaderimiz değildir ve bitecektir. Emeklilerimizin çağrıları haksız değildir, gerekli iyileştirmeler cömertçe yapılacaktır."

Dedi de ne oldu? Daha önceki söylemlerinde olduğu gibi bir iyileştirme yapıldı mı? Emekli ikramiyeleri meclisten olduğu gibi geçerken, seyyanen zam konusunda da bir teklif getirilmedi.

Bakınız; Türk-İş'in Şubat ayına ilişkin açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre açlık sınırı 16 bin 257 liraya, yoksulluk sınırı da 53 bin liraya yükseldi.

O nedenle; kişi başına düşen milli gelirin 13 bin 110 dolara çıkması, Türkiye'nin yüzde 4,5 büyümesi neyi değiştirir ki...

Önemli olan emekçi sınıfın ve emeklilerin yaşam şartlarının iyileştirilmesidir. Milli gelir ve büyümeye paralel ücret artışının yapılmasıdır.

Geçen yıl yapılan Genel Seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi "tencere tava" hükümetin tek rakibi olarak görünüyordu ama bu anlayış da hava oldu. Bakalım bu sefer değişecek mi?

Bakınız; emekliye yapılan 2024 yılı 6 aylık yüzde 49,25'lik ücret artışının Ocak (6,70) ve Şubat (4,53) aylık enflasyonu ile yüzde 11,23'ü erimiş oldu.

Unutmuş olabilirsiniz!

“Tarih: 19 Haziran 2018”

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, “24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” dememiş miydi? Uğraşılmış olabilir ama aradan 6 yıl geçti sonuç yok!

Yazımı yine onun sözüyle sonlandırayım. " Hayat pahalılığını en çok hisseden emekliler olmuştur."

Öyleyse yapın gereğini bu durumu emekliler lehine çevirin.

Öyle ya...! Emeklilerin suçu ne?