En son göğe fırlamıştı her şey…

Dünyaya özlem sindi. Sen on aşıksın aptal adam ben çoktan yitirdim bütün aklımı geriye ne bir mektup kaldı neden papatyalar hepsi bir bir ölü kelebekleri bekliyorlar…

En çokta sen kokuyor gökyüzü ama ben artık dünya halini seyre dalıyorum.

Aynalar çok keskin ne bir sesi var sanki hep neden siyah beyaz görüntüsü hepsi saf ve keskin tıpkı cam parçaları gibi oldukça mükemmel ama ben mükemmel değilim oldukça darmadağın ve deli doluyum ama en çokta yitirmiş gibi…

Şarkılar versin notaları delilere onlar oldukça iyiler bu işte çünkü kulakları dünyaya değil insan kalbine mesken…

Şiirlere savrulun prangalılar…

Her şey oldukça mümkünsüz. Kalbim benden çok uzakta belki şiirlerimde belki de güzel adamda…

İnsanları tanıyın ama insan tanımak yerine kitapları okuyun çünkü bu dünya halini pek sevmeyeceksiniz.

Güneş her zaman karanlık içinde ta ki ay bulutlara gizlenen kadar (biraz saçma bir cümle sanki…)

Aynalar savaşı söylemez, şiirleri saklamaz en çokta kalbinizi örtmez.

Ben yine yinelere söylüyorum hatta haykırıyorum. Kaybetmek için savaş vazgeçmek için yaşa unutma bunları yapanda sensin kalbin için kötüleş kimseye susma kendini koru. Sana hep sus, yapma hatta başaramazsın derler ama sen kaçma onlar gibi korkak dövüşme.

Hayatta eyvallah demeyi anla, aşk güzel adamda kalsın ama bana sorarsanız ben yazmayı severim ve güven o güzel adam ile kapandı peki sizlerde aşk, güven, umut en çokta hayalleriniz ne durumda hala inanabiliyor musun kalbine?

Kaybetmeyin çocukluğu kaybetmeyi o size öğretmedi nefreti, kanı, yalanı hatta ihaneti…