Belli bir yaş ve üstü olanlar çok iyi hatırlar. 8, 10 yıl öncesinde siyasetimizin içindeki bir şahıs ne zaman göz yaşı dökse ülkede bir şeyler olurdu. Ya hayali örgütler ortaya çıkar ya birileri tutuklanır ya da daha farklı olaylara şahit olurduk.

Bu isim Bülent Arınç. Geçtiğimiz yıllarda yüksek istişare kurulundan istifa etmek zorunda bırakılmıştı, o günlerde sarf ettiği sözler yüzünden. Geçtiğimiz hafta bu şahsın malum terör örgütünden tutuklu damadı serbest bırakıldı. Bu konuda en güzel başlığı meşhur bir köşe yazarı atmış. “Arınç’ın damadı olduğu için beraatine…” diye. Tek başlık tüm yazıya bedel. Ne diyelim ki Ak Partinin kirli geçmişi işte.

Geçtiğimiz hafta başka bir skandala daha şahit olduk. Skandal kelimesi başka hiçbir olaya bu kadar yakışmazdı. Neydi bu olay, yeni kurulan bir partinin kurucu üyesinin casusluk suçuyla tutuklanması. En başta ne yalan söyleyeyim haberlerde görünce umursamadım ne olabilir ki diye. Herhalde yine karşılıklı suçlamalar, şikayetler, basit bir adli olay. Ama sonra itiraflar ve gerçekler ortaya çıkınca, yok artık bu kadar da olmaz dedim kendi kendime. Adam inkâr bile etmiyor. Otoparkta buluştuğunu, konuştuğu konuları itiraf ediyor. Ve bunları gayet normal bir şeymiş gibi anlatıyor.

Ve açık kaynaklardan edindiğim bilgiler diyor, değerlendirme filan diye zırvalıyor. Partisinin Genel Başkanı da yanında olacağız, itibar suikastı gibi cümleleriyle destek veriyor. Yahu biri de çıkıp demiyor ki arkadaş madem bu normal bir şey niye bir cafede, restoranda ya da partinizin genel merkezinde görüşmüyor da avm otoparkında gizlice görüşüyor.

Bu normal bir şey mi yahu. Bunu aklı başında olup, düzgünce düşünebilen herkes sorgular. Bu adam demek ki yanlış bir şey yapıyor ki avm otoparklarında gizlice görüşüyor. Bir de 400 dolar alıyor. Devletini 400 dolara satıyor. Ama ne diyelim ki işte bu şahsa sahip çıkan şahısta Ak Partinin kirli geçmişi. Ortada bu kadar helalleşme konusu dönüyorken ve biri helalleşecekse bu kesinlikle bu kirli geçmişi temizlemek zorunda olan Ak Parti olmalı. Bunları piyasaya biz çıkardık hakkınızı helal edin demeli.

Helalleşmek demişken tüm bunlara rağmen kaybedenler kulübünün daimî üyesi ana muhalefete de değinmeden olmaz.

Çünkü helalleşme isimli gündem çalışmasının sahibini anmadan olmaz. Bu kavram gündeme gelince yorumcular öyle hızlarını alamadılar ki neredeyse Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e kadar gittiler helalleşmede. Sonra darbeler, ardı sıra eleştiriler. Kendi partisi bile anlamadı nedir bu helalleşme diye. Öyle bir duruma soktu ki partisini, geçmişin bütün suçlarını tekeline aldı.

Ama yine de illaki bir helalleşme olacaksa çok eskiye gitmeyelim hatta günümüzde duralım. Kılıçdaroğlu çıkıp pkk hain, eli kanlı bir terör örgütüdür, Selahattin Demirtaş onlarca insanın katili, hdp pkknın siyasi uzantısıdır, onlarla ittifak yaptığımız için milletimizden özür diliyoruz, milletimiz hakkını helal etsin desin ilk helal olsun diye avazım çıktığı kadar ben bağıracağım. Geçmişe gitmenin manası yok yani. Ama olur mu? Olmaz. Daha geçen haftalarda sabah 9’da hapisteki terörist Demirtaş mesaj atıyor haydi mitinge diye, akşam Kılıçdaroğlu tweet atıyor haydi mitinge diye. Sonra hdp malum mitingden bir gün önce paylaşım yapıyor, tüm il ve ilçe teşkilatlarımız mitinge katılmak mecburiyetindedir diye. Helalleşin helalleşmesine de helalleşirken hala daha harama bulaşmak nedir bunu ben tarif etmeyeyim.

Yani kiminin kirli geçmişi, kiminin helalleşmesi. Onlar geçmişini temizlemek istiyor, bunlar onların geçmişini örnek alıyor. Olan kime oluyor? Olan sana, bana, ona yani bize oluyor.