Selman Yümnü'nün "Küçüğün günahı, büyüğün saygınlığı" başlıklı köşe yazısı

Bu ülkede ekonomi sadece rakamlarla değil, çelişkilerle de yazılır. Burada bazıları vergi vermez, adı “vergi avantajı” olur. Diğerleri ekmek alırken fiş istemezse “vergi kaçakçısı” ilan edilir. Paranın büyüğü konuşur, gerisi susar.

Bir apartman görevlisi ikinci işte çalışırsa “açgözlü” denir, holding sahibi on farklı şirket kurarsa “girişimci.”

Küçük esnaf pos cihazı bozulunca “çağ dışı”, milyarlık şirket nakit çalışınca “operasyonel esneklik” olur.

Asgari ücretle geçinemeyen halka “kemer sıkın” denir, devletten milyonluk teşvik alan şirkete “yatırım teşviki” verilir.

Taksici fazla yazarsa “düzenbaz”, özel havayolu biletleri fahiş fiyata satarsa “talep artışı.”

İşsiz kalan vatandaş “beceriksiz” bulunur, binlerce kişiyi işten atan holding patronu “yeniden yapılandırma” yapmıştır.

Kredi kartı borcunu ödeyemeyene “bilinçsiz tüketici” derler, bankaların zararı devlete yüklenince “sistemi koruma politikası” olur.

Kirasını ödeyemeyene “ayağını yorganına göre uzat” nasihatı verilir, 5 dairesi boş duran yatırımcıya “portföy yönetimi” öğretilir.

Küçük yatırımcı parasını batırınca “kumar oynadı” denir, büyük fon batarsa “piyasa çalkalandı.”

Pazarda etiketsiz ürün satan köylüye “kayıt dışı” yaftası yapıştırılır, milyar dolarlık şirket vergiden kaçarsa “vergi planlaması” denir.

Emekli zam isteyince “bütçeye yük”, müteahhit devletten ihale alınca “ülkeye değer katıyor.”

Elektrik faturasını ödeyemeyen vatandaş için “tasarruf bilinci” önerilir, holdingin vergisi silinince “yatırımların önünü açmak” gerekir.

Simitçi kredi çekerse “batmaya mahkum”, AVM zinciri batarsa “ülke ekonomisi yara aldı.”

Fakir memleketten yardım isterse “dilenci”, zengin ülke kredi alınca “ekonomik strateji.”

İşçi üç kuruş zam isterse “enflasyon yaratıyor”, CEO milyonluk prim alınca “başarı ödüllendirildi.”

Pazarda müşteriyle pazarlık yapan köylü “cimri”, borsada şirket hissesiyle oynayan spekülatör “vizyoner yatırımcı.”

Vatandaş 5 litre yağ alınca “stokçu” denir, market zinciri depoda bekletince “tedarik yönetimi.”

Küçük işletme kapanınca “rekabete dayanamadı”, büyük holding zarar edince “makroekonomik riskler.”

Devlet ihaleleri hep aynı şirketlere gidince “uyumlu iş ortaklığı”, köylü oğluna iş ayarlarsa “torpil.”

Ve sonunda fakir sofrasında hesap yaparak yaşar, zengin kasasında vergi planlayarak büyür.

Bu ülkede ekonomi sadece para değil, aynı zamanda dil oyunudur. Kim söyledi, kime söyledi, neyle söyledi… işte gerçek değer burada belirlenir.

Belki bir gün ekonomi, gerçekten herkes için ekonomi olur. O gün gelene kadar biz de bu satırlarla durumu kayıt altına alırız. Belki değişmez, ama en azından unutturmaz.