Hasan Kar'ın "Herkes hikayesini kendi hazırlar" başlıklı köşe yazısı
Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak. İyi günler iyi haftalar.
Her milletin ve toplumun kendisine özgü güzel sözleri var. Bu yazıma başlangıç yaptığım yazı Kızılderili atasözüdür. Her millette istisnasız atasözleri hep bir kaygı üzerine çıkmış ve söylenmiştir. Kızılderili atasözüne gelecek olursak doğanın insanoğluna bahşettiği nimetleri yok etmemek gerektiğini anlatıyor aslında. Yani sonuç olarak en son parada bir şey etmiyor. İnsanoğlu için imkan ve zamanı olanların muhakkak tarımsal faaliyetleri desteklemesi gerekiyor. “Şunu yaparım, bunu yaparım” değil kardeşim. Sebze meyveden tutun tahıllara kadar dikmemiz gerekiyor. Ürün yelpazesi değişebilir elbette. İklimine ve şartlarına göre toprağa ekip dikmeliyiz.
İlkbaharın son düzlüğündeyiz artık. Tarlalar, bahçeler yazlık ekime hazır hale getiriliyor. Dört ay beş ay boyunca kendi mahsulümüzü tüketmiş olacağız. Burada her şeyden önemli olan toprağın boş kalmaması. Topraktan toplanan mahsulleri yeni jenerasyonun görmesi, şahit olması gibi şeylerinde önemi ve kıymeti var. Yeri müsait olamayanlar evin balkonlarında saksıda fevkalade domates, salata, biber yetiştirebilir. Bunun metropollerde örnekleri çok var. Hatta biraz daha ileri boyutta bir örnek vereyim. New York nüfus bakımından çok büyük bir şehir. Çok katlı binalar müstakil olmayan yaşam tarzı. Yani ABD'nin diğer eyaletleri gibi değil. Toprak yok gibi her taraf beton.
Bir takım çevreci bir araya gelerek bir proje hayata geçirdiler. Binaları çeşitli uygulamalar ile çatıların da meyve, sebze yetiştiriliyor. Bu tarz projeler özellikle büyük kentlerde yaşayanlar için kentsel tarım yöntemleridir. İnsanların doğayla bağlantı kurmanın yanı sıra insanlara gıda kaynağı da sağlamaktadır.
New York’taki bu projenin belgeselini ve makalesini okudum. Binaların, gökdelenin üstü bildiğiniz domates, salata, biber, saymakla bitmeyen meyvesine varana kadar birçok ürün var. Hatta arılar bile var bitkilerde döllemeyi sağlasın diye. Tabi burada yapılan ve alınan ürün böyle devasa bir şehir için devede kulaktır ama bu çevreci gurubun bu işin nerde nasıl olursa olsun sürdürülebilir olduğunu göstermek ve metropolde çocukların sofralara gelen mahsulün hayat hikayesini ortaya çıkarmak ve gözler önüne sermektir. Buradan güzel bir hikaye çıkmış herkesin hikayesini kendi hazırlaması gerekir. Bu duygu ve düşünce ile kendinize iyi bakın hoşça kalın.