Remzi Akbaş'ın "Kurbana değil, ticarete bak!" başlıklı köşe yazısı

Kurban Bayramı yaklaştığında herkesi bir telaş alır.

Resmi, yarı resmi, gayri resmi ne kadar kurum ve kuruluş varsa hepsinin telaşı farklı olmakla birlikte aynı amaca yöneliktir...

Tarikat, cemaat, dernek, vakıf gibi tüm kurum ve kuruluşların tek derdi vardır:

Vatandaşın keseceği kurbanın parasını, olmazsa etini, olmazsa derisini kapmak...

Bu konuda bazen kavgaya tutuşurlar. Eskiden bazı ara dönemlerde resmi olanlar, gayri resmi olanlara fark bile atardı. Devletin gölgesinde, örneğin "deri toplama yetkisini" kendi tekeline alıverirlerdi. Bu yetki Hala tam olarak özelleşebilmiş değildir.

Şimdi moda "canlı kurban vekaleti"

Elde edilen rant müthiş çünkü... İlanlarla, reklamlarla, bazı gazete ve dergilerin din adamlığı kendinden menkul yazarlarıyla vatandaşa yön gösteriliyor:

"Kurban vekaletini bizim gösterdiğimiz yere verin. Biz sizin adınıza keser, parçalar değerlendiririz" anlamına gelen veciz makaleler sıralanıyor.

Yani?

Sen parasını ver. Biz gerektiği gibi hallederiz. Sana da sevabı kalır.

Bu davete icabet eden vatandaş veriyor vekaleti. Tabii istenilen kadar da parayı. Böylece kurban vecibesini en iyi şekilde (!?) yerine getirmiş olmanın rahatlığı ile, bayrama giriyor.

Resmi kurum ve kuruluşlar geri durur mu?

Onlar da kendi gerekçelerine istinaden vatandaştan kurban adına, döviz hesabına, TL hesabına para istiyorlar. Vekalet olarak tabii ki...

Eskiden böyle bir teknoloji yoktu ya, şimdi moda böyle...

Artık bu öyle bir hal aldı ki fakir fukarayı görmez oldular.

Din alimleri Kurban Bayramı’nın amaçlarından birinin de bu fakirlere et (pay) vermek olduğunu vaaz etsin dursun. Kurbanın bu amacı (ki asıl amaç budur) işlerliğini kaybetmiş kimin umurunda?

Derken ticari kurum ve kuruluşlar, baktılar ki kurban denilen bu vecibenin şartı şurtu kalmamış...

İş zıvanadan çıkmış...

Herkes bir şekilde bu (özü unutulmuş) dini gelenekten rant elde ediyor.

Bakmışlar ki iş, "kurban ibadetinden" çıkmış, "et siparişi" haline gelmiş. Bu organizasyona yeni bir çehreyle dahil oldular:

"Ey vatandaş! İşte sana bir fırsat. Kurbanının siparişini ver, kredi kartı ile taksit taksit öde. Biz keselim, biçelim, paketleyelim, adresinize teslim edelim."

Sanki kasaptan et rica ediyorsunuz.

Beş kilosu bonfile olsun. İki kilosu pirzola... Şu kadarı köfte, bu kadarı bilmem ne?

Yarın biri çıkıp da,

"Kardeş, benim kurbanım sadece köftelik olsun" dese, inanın;

"Tamam efendim" diyecekler.

Çünkü asıl olan artık kurban kesmek değil, et siparişidir.

Yani kısaca...

"Kurban bahane ticaret şahane!"

Ticaretiniz mübarek olsun!