Uğur Büyük'ün "90’lı Yıllar: 1994-1995" başlıklı köşe yazısı
1994 yılı terörle mücadelenin en ağır şekilde başladığı yıldır. Teröre yardım edildiği düşünülen herkes sorgusuz sualsiz infaz edilmiştir.
Siyasette ise durumu şöyledir. 1989 seçimlerinde yerel belediyelerde söz sahibi olan SHP, İstanbul Belediyesi’ni de almıştı. Nurettin Sözen, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçilmişti. Fakat SHP o dönemde büyük bir skandalla karşı karşıya kaldı. 1990'lı yılların başlarında tarihinin en susuz dönemini yaşayan İstanbul'un içme suyu temin etmekle görevli kurumu İSKİ'nin Genel Müdürü Ergun Göknel'in, kurumun ihalelerini paravan olarak kurduğu şirketlere verdiği ve bu ihalelerde büyük yolsuzluklar yaptığı ortaya çıktı. Bu yolsuzluk olayı SHP'yi o kadar yıprattı ki sanki bütün belediyelerin de yolsuzluk yapılıyormuş gibi lanse edildi.
Bu dönemde başka bir yolsuzluk olayı da Tansu Çiller'in başına geldi. Çiller'in Amerika'daki gayrimenkulleri ortaya çıktı 7 milyon dolardan fazla gayrimenkulün olduğu iddia edildi.
Ve 5 Nisan kararları. Tabiri caizse ülke bir anda fakirleşti. Başbakan Tansu Çiller tarafından açıklanan Türkiye'nin en büyük kemer sıkma politikasıdır. Bu tarihten sonra sıkılan kemerler hiç gevşeyememiş, hatta yıllar geçtikçe daha da sıkılaştırılmak zorunda kalmıştır. 1994 yılında devlet faizleri düşürdü ve düşük faizle borç almak istiyordu. Fakat Türkiye'ye güvenen kimse çıkmadı yani kimse borç vermedi. Ocak ayında 15.000 olan dolar kuru nisan ayında 38.000 liraya vurdu. Bankalar battı, büyük çaplı işten çıkarmalar oldu ve 5 Nisan kararlarının sonucu olarak ülkeden kaçmak isteyen kriz olur endişesi ile İç İşleri Bakanlığına önlemler aldırıldı. Türk parası o dönemde yüzde 150 değer kaybetti, enflasyon yüzde 149 seviyelerindeydi, 94 yılında ülke yüzde 6 küçüldü. Vehbi Koç ve Sakıp Sabancı, Türkiye tarihinde ilk defa olan Başbakanı köşke çıkarak Cumhurbaşkanı'na şikayet ettiler. ISO Toplantısında Sakıp Sabancı, "Biz üretenler, biz sanayiciler, biz verenler, siz yiyenler, bizim kaynaklarımızı harcayanlar, gelin sesimize kulak verin" diye seslenmişti. Özetle krizin temel nedeni, Türk Lirası’nın dövizler karşısındaki değerinin gereksiz yere yüksek tutulması ve sıcak para politikası uygulanması idi.
Ülke bu durumda 94 yerel seçimlerine gidiyordu. Ülkenin bu kötü gidişatı ve umutsuzluk ortamı sadece bir kişiye yaradı; o isim Necmettin Erbakan'dı. Bütün anketlerde oylarının yükseldiği gözüküyordu ve öyle de oldu. Refah Partisi oy oranını yüzde 9,8'den yüzde 19'a çıkarttı ve 3.parti olarak büyük bir işe imza attı. İstanbul'da Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'da ise Melih Gökçek ile iki ana kenti de aldı. Toplamda 74 olan belediye sayısı 379'a ulaştı.
Refah Partisi'nin iki tane söylemi vardı. Birincisi Milli Görüş, ikincisi Adil Düzen. Milli Görüş'ün ne olduğuna ayrıca bakabilirsiniz fakat Adil Düzen'in ne olduğu ne Refahlılar tarafından nede halk tarafından halen daha anlaşılamamış bir söylemdir.
1995 yılında da ana gündem terördü. Pkk Güneydoğu Anadolu’da hakimiyet kurmuştu. Bu hakimiyetin sebebi ise Saddam Hüseyin'in 1992 yılında Kuveyt'i işgal etmesiydi. Irak'a karşı oluşturulan koalisyonun başını ABD çekiyordu ve Türkiye'de bu koalisyonun içinde yer alıyordu. ABD ilk iş olarak Türkiye ile Irak sınırına Irak ordusunun girmesini yasakladı. Bu aslında Türkiye için bir güvenlik önlemiydi fakat boşalan alana 30 km boyunca pkk yerleşti. Bu sürede Saddam'dan kaçan 500.000 kürt halkı sınıra dayandı ve Türkiye bu insanları korudu.
Pkk yeterli dış desteği de bu dönemde sağladı ve ağır silahlarla donandı. Tabiri caiz ise Türk askerinden daha iyi silahlara ve ekipmanlara sahip olmuşlardı. Bu süreçte pkk'nın sayısı hızla artarak 5.000'e ulaştı. Türkiye'nin asıl problemi bir terörle mücadele planının olmamasıydı ve Tansu Çiller terörle mücadele konusunu tümüyle askere bıraktı ve teröre karşı gidilen kötü gidişatı Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş değiştirdi. Almanya'dan tanklar alındı, Rusya'dan zırhlı araçlar getirildi, 100.000'e yakın kalaşnikof temin edildi. Özel askeri birlikler kuruldu, birimler oluşturuldu, köy korucuları sistemi getirildi, polis de işe dahil edildi bu dönemde bir bütün olarak terörle mücadeleye başlandı.
Bu dönemde bütün yasal ve yasadışı önlemler alındı. Aşiretler devreye sokuldu, çeteler, mafyalar devreye sokuldu, derin devletin bir kısım insanları devreye soktuğu görüldü. Ve kıyım başladı. Terörle bağlantısı olduğu düşünülen Kürt yazarlar, aydınlar, işadamları ve halktan insanlar faili meçhul cinayetlere kurban gitti. Binlerce faili meçhul…