Tugay Bilgen'in "Harekete geçme zamanı (1)" başlıklı köşe yazısı

Değerli okur, geçtiğimiz haftalarda eylemsizliğin kökenlerini incelenmiştik. Ardından eylemsizliğin de bir bedeli olduğuna değinmiş ve bu fikirlerle biraz huzurumuzu kaçırmıştık. Bu noktaya kadar hemfikir isek artık harekete geçmeye hazırız demektir. Bu hafta harekete geçebilmeni kolaylaştıracak bazı yöntemlerden bahsedeceğiz, hadi başlayalım.

Bedel ve ödül dengesini hatırlamanı istiyorum. Manipülasyonlarımız her iki kavram üzerinden de ayrı ayrı işleyecek. Sırası ile ödülü fark et ve değiştir, ödülü kesinleştir ve bedeli azalt şeklinde olacak. Kısaca "Ayağını gaz pedalına bastığından emin ol ve diğer ayağını da frenden çek" gibi düşünebilirsin.

Evet ilk adım ödülü fark etmektir değerli okur. Çünkü insanlar bazen ne istediğini söylese de bunu ne uğruna istediğini dile getiremez. Bu konuda yeterince düşünmemiştir bile. Sonuç olarak değeri zayıf kalmış bir ödüle sahip olurlar. Böyle bir ödül içinde hareket etmek zordur. Yapılması gereken "ne uğruna yapayım?" sorusunu kendine sormandır. Ama cevabı bulmak maalesef yeterli değil, çünkü sen sadece dile getirilmeyeni gün yüzüne çıkarmış oldun. Aslında içten içe bildiğin bir ödüldü bu. Bil ki bu ödül yetersiz kaldı. Şimdi sıra onu değiştirmekte ve ödülü güçlendirmek için yeni ödüller eklemekte.

“Şimdiye kadar kaç kez diyet yapmayı denedim kilo vermek istedim ama olmadı” diyen kişiyi hatırla ve ona şunu sor. Kilo vermek yerine bel ve diz ağrılarının geçmesi için, kalp hastalığına yakalanma ihtimalini azaltmak için, çok sevdiğin arkadaş grubunla doğa yürüyüşleri yapabilmek için, istediğin kıyafeti bedenine olur mu diye düşünmeden giyebilmek için diyet yapmayı denedin mi?

Eylemin ödülünü bu şekilde sunduğumuzda daha cazip geleceğinden emin olabilirsin. İkinci basamak ise ödülü kesinleştirmektir dedik. Hatırla, ödülün bir "belki" olduğunu söylemiştim. Çünkü ödül gelecekte. Bir "belki"yi "kesin" olana dönüştürmek için iki yolumuz var. İlk yol ödülü bugüne getirmektir (Bu bir çeşit ödül değiştirmedir). Yani diyeti kilo vermek gibi için değil kendime faydalı bir şeyler yapmak istediğim için yaparım. Kilo vermem gelecekteki bir ihtimal iken kendime faydalı bir şeyi hemen yapmış olurum. Ödül peşin olur. İkinci yol ise gelecekteki ödülü kesinleştirmek için suni bir gerçeklik yaratmaktır. Biz buna inanç diyoruz. İnanç bize bilemeyeceğimiz şeyleri biliyormuş gibi yapma fırsatı verir. Örneğin ölümden sonraki yaşam inancı. Bu inanca sahip olan kimse ölüm sonrası ile ilgili bir tecrübeye sahip değil. Ama kesin var gibi dimi. Kısacası inanç bizim için tecrübe edilmemiş şeyi kesinleştirir. Tam da bu sebepten atalarımızın güzel bir sözü vardır "İnanmak başarmanın yarısıdır." Çünkü inanan için ödül kesindir. Kesin ödül için bedel ödemek kolaydır. İnanan, hiç yılmadan bedel ödemeye devam edebilir. Bu da başarı ihtimalini artırır.

Evet değerli okur, ödülü zenginleştirme ve ödülü kesin hale getirmeyi başardık. İkinci bölüm olan bedeli azaltmak için yapılacak manipülasyonları önümüzdeki hafta konuşmaya devam edeceğiz. Esenlikle kal.