Beyza Bayraktar'ın "Yasın yolculuğu" başlıklı köşe yazısı
Sevdiğimiz birinin ölümü, yaşadığımız acının en derin ve keskin halini alır. Hayatımızdan koparılan, onsuz yaşanamayacağımızı düşündüğümüz sevdiğimiz kişi artık yoktur. Belki de yaşadığımız en büyük acı, sevdiğimiz kişinin ölümüyle başa çıkmaktır. Ya da sevdiğimiz kişinin kaybının doğal bir tepkisi olarak, onsuz bir hayata uyum sağlamak için geçen zamandır.
Yas tutmayı bir yara metaforuyla anlatan bir benzetme vardır. Der ki, yitimin ardından yaşadığımız acı, vücudumuzdaki bir yara gibidir. Düşünün, derin bir kesik ya da yaralanma olduğunda ne kadar acı hissedersiniz? Dokunduğunuzda, hatta yanlışlıkla temas ettiğinizde bile nasıl acı verir? Ancak, o yaraya bakmaya ve onu tedavi etmeye istekli olursanız, zamanla iyileşmeye başladığını görebilirsiniz. Yavaşça kabuk bağlar, bazen kaşındırır ve rahatsız eder, ancak sonunda iyileşir ve sadece bir iz bırakır.
Yara gibi, yas süreci de iyileşir. Zaman geçtikçe, acınızın azaldığını fark edersiniz. Bu, sevdiğiniz kişiyi unuttuğunuz veya ona saygısızlık ettiğiniz anlamına gelmez. Yas sürecinde böyle hissetmek tamamen doğaldır. Gerçek olan, hissettiğiniz ihanet, saygısızlık veya unutma değil; bu yasın doğasıdır. Sevdikten sonra yaşamaya adapte olmanın bir sürecidir. Anılarının hala sizinle olduğunu ve onları unutmadığınızı kabul ettiğiniz anlamına gelir.
Yas sürecinin sinir sistemi ve beyin fonksiyonları üzerindeki semptomları:
Yasın belirtileri fiziksel açıdan incelendiğinde, aslında depresyonun fiziksel semptomlarıyla oldukça benzerlik gösterebilir. İştahsızlık, bulantı, kusma, ishal, uyku problemleri, yorgunluk, enerji kaybı, baş ağrısı, göğüs ağrısı gibi fiziksel (psikosomatik) belirtiler, yanı sıra ağlama, inleme, yoğun fiziksel ajitasyon dönemleri gibi semptomlar da gözlemlenebilir.
Yas, bireyin düşünme tarzını ve algısını da etkileyebilir. Bu noktada, bilişsel etkilerden bahsetmek önemlidir. Ölen kişi ve ölüm hakkında düşünme, düşüncelerden kaçamama, kendini suçlama, kendine kızma, pişmanlık, ölüm anını tekrar tekrar hatırlama, hatta çok canlı bir biçimde yaşama, kararsızlık, dikkatini toparlamakta zorlanma, kafa karışıklığı, zayıf hafıza ve odaklanma eksikliği gibi bellek sorunları yaygın bilişsel etkiler arasındadır.
Yasın en belirgin belirtisi olumsuz duygulardır. Yas sürecinde duygular, suçluluk, öfke, düşmanlık, kaygı, umutsuzluk, çaresizlik ve izolasyon duyguları dahil olmak üzere çok çeşitli olabilir. Bu duygular nadiren aynı anda ortaya çıkar, ancak yasın farklı aşamalarında ortaya çıkabilir. Aynı şekilde, yasın etkileri, yas tutan kişinin ilişkilerine de yansıyabilir. Örneğin, yasa genellikle sosyal çekilme ve daha önce sağlıklı olan ilişkilere mesafe duyguları eşlik eder.
Yas sürecinde sağlıklı iyileşme:
Bir kişi sağlıklı bir yas sürecini tamamladığında, genellikle ölümle yaşamanın bir yolu olarak kabul edilir. Ancak, bazen yara iyileşmedikçe, mikroplar kapabilir. Yas, daha karmaşık bir hal alabilir. Acıyı ifade etmediğimizde, acı duygularımız içimizde hapsolabilir ve hayatın diğer yönlerini de etkileyebilir. Ölen kişi hakkında konuşmaktan veya resimlerine bakmaktan kaçındığınızda, ölümden uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen acıyı ilk günkü kadar hissettiğinizde, lütfen bir uzmana başvurun. Çünkü bu işaretler, yas sürecinizin sağlıklı bir şekilde tamamlanmadığını ve yaralarınızın iltihaplandığını gösterebilir.