Oğuzhan Kır'ın "Karasu’nun fethi (1304)" başlıklı köşe yazısı

Karasu, tarihi çok eskilere dayanan ancak geçmişiyle olan bağlarını neredeyse tamamen kaybeden bir yerleşim merkezidir. Karasu’nun tarihiyle olan bağları öylesine kopmuştu ki, Karasulular, buranın Cumhuriyet sonrasında kurulan bir yer olduğuna inanıyordu. Vaziyetin böyle olması, şüphesiz bugüne dek Karasu Tarihi hakkında yapılan araştırmaların eksikliğinden kaynaklanıyordu. Sakarya Tarihi hakkında araştırma yapan az sayıdaki tarihçi, genellikle Orta ve Güney Sakarya’nın tarihini araştırmış, Kuzey Sakarya’yı ise ihmal etmişlerdir. Meseleye açıklık getirmek ve bu alandaki boşluğu doldurmak açısından Karasu’nun Osmanlılar tarafından fethi konusuna bilimsel kaynaklar ışığında bir göz atalım:

1302 yılında gerçekleşen Bafeus (Koyunhisar) Savaşı’nda Doğu Roma (Bizans) ordusunu mağlup eden Osmanlı Beyliği, hemen sonrasında İznik, Bursa, Sakarya ve Kocaeli istikametine doğru harekete geçti. Osman Gazi ve oğlu Orhan, Sakarya Nehri havzasını Karadeniz’e döküldüğü yere kadar ele geçirip Doğu Roma’nın, Diapolis (Akçakoca) ve Pontus Herakleia (Ereğli) gibi şehirlerle olan bağlantısını kesmeyi hedefliyordu.

Tarihçi Hakan Yılmaz’a göre; Osman Gazi oğlu Orhan, 1301 tarihinden itibaren Taraklı, Geyve, Akhisar (Pamukova) gibi şehirleri fethetti. Orta Sakarya’ya da hakim olduktan sonra Sakarya Nehri’ni takip ederek kuzeye doğru ilerleyişini sürdürdü. Bizanslı Çağdaş Tarihçi Georges Pachymeres’e göre; Orhan Bey, Kuzey Sakarya’ya ilerlerken Çobanoğlu Beyliği’nin son emiri Ali Amourios, Doğu Roma İmparatoru’ndan Kuzey Sakarya’yı istedi. İmparator bu teklifi reddedince Ali Amourios, denizden filolarla Kocaali, Karasu ve Kaynarca kıyılarını yağmaladı. Yağma, hasat zamanı Temmuz-Eylül ayları arasında gerçekleşti. Bu kaynağa göre Kuzey Sakarya’ya ilk adımını atanlar Çobanoğulları idi. Bölge, ardından kısa süreliğine yeniden Doğu Roma hakimiyetine girdi.

Tarihçi Pachymeres’e göre; Osman Gazi oğlu Orhan, 1303 yılında Harmantepe (Söğütlü), Firuzlu (Ferizli) ve Kapucakhisar (Kandıra) kalelerini fethettikten sonra 1304 yılı ilkbaharında Kerasse (Karasu) kalesi önlerine geldi. Kale, Darıçayırı Deresi’nin Sakarya nehrine döküldüğü çatalda denizi gören bir tepeye kurulmuştu. Orhan, oldukça korunaklı bir kale olan Kerasse Kalesi’ni hem karadan, hem nehirden muhasara altına aldı. Karasu Tuzlası tarafından tekne ve kadırgalarla kaleye çıkarma yapılırken, kara kuşatması Darıçayırı tarafından yani güneyden gerçekleşiyordu. Çünkü kalenin kuzey tarafı dik bir yamaca sahipti. Sakarya kıyısındaki diğer kaleler çok fazla dayanamamış, kuşatmalar kısa sürede sonlanmıştı. Ancak Karasu Kalesi, şimdiye kadarki kuşatmaların en zorlu olanıydı. Osmanlılar, burada güçlü bir savunmayla karşılaştılar. Kale çevresinde meydana gelen kanlı savaşlar sonucunda Sakarya Nehri boyunca uzanan Doğu Roma kalelerinin son silsilesi olan Kerasse Kalesi Ağustos 1304 tarihinde Osmanlı toprağı haline getirildi.

Kerasse Kalesi düştükten sonra Darıçayırı, Tuzla, İncirli, Karasu, Kuyumculu, Kocaali, Melen Köyü, Bolazar ve Lahna kısa sürede fethedildi. Rumlar af dileyip teslim oldular. Buralarda Orhan Gazi adına topraklar vakfedildi, mescitler, camiler inşa edildi. Karasu Kalesi’nin uzun süre dayanması ve sonunda fethedilmesiyle ilgili olarak Tarihçi İdris-i Bitlisi, “Ahd-ü misak ve akd-ü zimmetle ruy-ı İslam’a küşade eylediler.” ifadelerini kullanmıştır. Tarihçi Behişti ise, “… ol semide muhalif kalmadı, askerler her taraftan küffara galip geldılar, Müslimanlar musallat oldılar, bütün arsalar İslam-ı daru’s-selam oldı.” şeklinde bahsetmiştir.