Bazen hayatta edindiğin tecrübeler ‘den ötürü susar insan. Yerine ve insanına göre gerektiği kadar konuşmak en güzeli. Enerjimizi doğru yerde gerekli olduğu kadar kullanmayı öğrendiğimizde susarak enerjimizi boşu boşuna tüketmemiş oluruz.

Öykü ve roman yazmanın yanı sıra şiir ve oyunlar da kaleme alan Georgi Gospodinov Bulgaristan'ın 1989 sonrası en çok çevirilen isimlerinden birisidir. 1968 yılında Yambol'da doğmuş, Sofya Üniversitesi'nde Bulgar filolojisi okuyan Gospodinov, 1992'de yayımladığı ilk şiir kitabıyla edebiyat dünyasına başarılı bir giriş yaptı.

İlk romanı Doğal Roman, Hüznün Fiziği, ikinci romanıdır. Bu kitap ile oldukça ilginçtir karşılaşmamız; başka bir kitapta Minotor'un kısacık hikâyesine denk gelip araştırırken, bu kitaba rast geldim. Önce kapağı ki kapaktaki görsel Picasso'nun Minotorların Kralı adlı eseridir.

Sonra ismi ilgimi çekmişti. Ve tabi ki yazar kitapta da Minotor mitine oldukça ilginç diyebileceğim şekilde değinmiş. (okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız ;-))

"İnsan bir süreliğine susmalı ve oluşan sessizlikte başka bir öykü anlatıcısının –bir balık, yusufçuk, sansar veya bambunun, bir kedi, orkide veya çakıl taşının– sesine kulak vermeli. Arıların roman yazmadığını, örneğin, nereden biliyoruz?

Tek bir bal peteğini bile okuduk mu? Veya balıklardan başlayalım. Evrimin nasıl da büyük bir bölümü balıkların sessizliğinde kilitli duruyor, bizden önceki tüm o asırlar boyunca nasıl da çok bilgi biriktirmişler!

Bu sessizliğin derin, soğuk depolarıdır onlar." Bu arka kapak alıntısını okuyup ta sizde bu eseri merak etmez miydiniz? Hangimiz yaşamın içinde an ‘da kalabiliyoruz? Bazen geçmişe, düzeltemeyeceklerimize, pişmanlıklarımıza veya mutlu olduğumuz hissettiğimiz zamanlara ya da keşkelere dalıp gidiyoruz.

Bazen de gelecekteyiz nasıl olacağını, neler yaşayacağımızı düşünmez miyiz? Okuduğumuz, izlediğimiz, çokça sevdiğimiz bir karaktere farklı farklı roller tasarlamaz mıyız? Bazen gitmenin iyi geleceğini, en doğrusunun bu olduğunu varsayar gideriz, savruluruz ordan oraya, aslında gittiğimiz yer daima geçmiştir farkına varmadan.

İşte Bulgar yazar Georgi Gospodinov dönemden döneme, hikâyeden hikâyeye atlayarak oluşturduğu bir labirentte dolaştırıyor okuyucuyu. Gaustin'in labirentini sevecek ve çıkmak istemeyeceksiniz. Enfes bir roman- Hüznün Fiziği